25 Nisan 2012

Requiem for A Dream


Amerikan Bağımsız Sineması'nın medar-ı iftiharı ve bugün ana akım sinemaya yaklaşan ama bağımsız ruhundan hiçbir şey kaybetmeyen genç usta Darren Aronofsky ilk filmi 'Pi'nin ardından asıl çıkışını ikinci yönetmenlik denemesi Requiem For a Dream ile yaptı. Hubert Selby'nin aynı adlı romanından bizzat Selby ve Aronofsky tarafından senaryolaştırılarak sinemaya uyarlanan  Requiem For a Dream, Aronofsky filmografisinin hala en nadide parçası. İzleyen hemen herkeste 'duvara çarpmış' hissi veren bu başyapıtı bilmeyenler için hikayesini kısaca hatırlatalım.

Sara Goldfarb, televizyon bağımlısı, yaşlı ve yalnız bir kadındır. Oğlu Harry ise güzel kız arkadaşı Marion ve uyuşturucu dağıtıcısı Tyrone'la takılan madde bağımlısı bir gençtir. Sara, bir Tv şovuna çıkmaya hak kazanır ve çok heyecanlanır. Gençliğinde giydiği ve büyük anısı olan kırmızı elbisesine girebilmek için kilo vermeye çalışır ve diyet haplarından kullanmaya başlar. Öte yandan Harry ve arkadaşları, hiç durmadan uyuşturucu almaya devam etmektedir. Bu bağımlılıklar zamanla hepsini bir felakete sürükleyecektir.

Kısa özetten de anlaşılacağı üzere filmin ana teması bağımlılık. Yalnız Aronofsky klasik bir uyuşturucu bağımlılığı öyküsü anlatmaktan ziyade, bağımlılık kavramına toptan bir bakış atmayı deniyor. Aronofsky, karakterlerin geçirdiği değişimi belirgin kılmak için hikayesini zamana yayıyor. Üç faklı mevsime: Yaz, Sonbahar ve Kış'a... Film, yazın başlıyor ve bu bölümde karakterlerimiz için işler yolunda gidiyor denilebilir. Hepsinin bir hedefi, bir umudu var. Aronofsky, bu bölümde daha fazla gündüz çekimi, canlı renkler ve daha günlük güneşlik bir dünya resmediyor. Mevsim sonbahara dönünce film de tonunu koyulaştırıyor. Kış ise çarçabuk geliyor ve gitmeye de hiç niyeti yok gibi görünüyor. Mevsimler karakterlerin ruhlarına ayna tutuyor. Yazdan kışa gelindiğinde Sara, Harry, Marion ve Tyrone'ın geçirdikleri ruhsal ve bedensel deformasyonu sahici bir şekilde yansıtıyor yönetmen. Darren Aronofsky, Sara Goldfarb'ın sürekli izlediği ve müptelası olduğu yarışma programıyla sert bir medya eleştirisi getirirken uyuşturucu batağına saplanmış gençlik üzerinden de başta Amerika olmak üzere toplum eleştirisine soyunuyor diyebiliriz.

Aronofsky, daha ilk filmi Pi'de ortaya koyduğu görsel stilini ve tarzını Requiem For a Dream'de tam anlamıyla oturtmuş. Ekranı ikiye bölme, hızlandırılmış çekimler ve video klip estetiği gibi biçimsel atraksiyonların yanında kumanda ile televizyonun açılıp kapama görüntüsü, uyuşturucunun hazırlanışı ve alınışını aynı kurguyla veriyor. Yönetmenin dinamik anlatımı ve hızlı kurgusu özellikle son 10 dakikada nefes almamıza fırsat vermiyor, adeta başımızı döndürüyor. Kurgu, başınızı döndürürken karakterlerimizin dibe vurduğu final bölümü fena halde sersemletiyor bizi. Midemize yumruk yemiş gibi hissediyoruz. Requiem For a Dream'in bu kadar çarpıcı bir film olmasında öncelikle Clint Mansell'in Soundtrack çalışmasının etkisi çok büyük. Bu etkinin diğer bir sebebi de Jared Leto, Jennifer Connelly ve Marlon Wayans ama özellikle de Ellen Burstyn'in parmak ısırtan performansları şüphesiz. Ellen Burstyn, öyle bir oyunculuk sergilemiş ki akıllara seza. Şahsen daha iyisini görmedim.

Son söz: Requiem For a Dream, rahatız edici ve sert tavrıyla seyircisini depresif hale sokan, buna rağmen her sinemaseverin görmesi gereken büyük başyapıtlardan. Asla unutamayacaksınız... 10\10