28 Temmuz 2012

Watchmen

"What happened to the Amerikan Dream?" It came true! You're lookin' at it... -Ed Blake aka Comedian
Bir başka Amerika...
Çizgi romanların belki de en farklısı ve en saygıdeğer bulunanı olan Watchmen, Alan Moore tarafından yaratılmış. Hayranları tarafından çok değerli kabul edilen kısa süreli Watchmen çizgi romanı, zamanının efsanesi. Ama yine de Watchmen'in çizdiği bir başka Amerika var bize. Rammstein'in o dinlenesi  olan şarkının nakaratı " We are all living in Amerika, Amerika. Amerika is Wunderbar" değil her şey. Her yere yayılıp kendi sinemasını pazarlayabilen ve Amerika düşlerin ötesinde bir hayat gerçeğini sunan Amerika'da bir distopya olabilir. Amerikan rüyasına ne olmuş bir bakalım o zaman.

Daha karanlık, daha içe dönük ama asla "Wunderbar" değil. Emperyalizmden, süper güç imajından ve dünyayı kendi menfaatlerine göre tasarımlamasından bir sinema filmiyle vazgeçip kendi derdine düşüyor (belki bir üçüncü dünya ülkesi gibi, iç savaş, derin devlet, katliam) Amerika bir bakıma kendini sorguluyor. Sorgularken de kurgulanan yeni Amerika'yı tam bir mit üstünden anlatıyor. İşin ilginci, süper kahraman miti üstünden 20.yy'daki Amerika'ya eleştirel bir bakış yapıyor. Süper kahramanlar normal insanlar gibi ölebiliyor bile. 1940-87 arası yaşanan tarihsel sürecin ele alındığı Watchmen, bir yandan süper güç olan Amerika'yı tüm vahşiliğiyle, soğuk savaş dönemine, nükleer döneme, dedective genrasına geri dönüyor. Asıl filmin problematiği; Amerika bir süper güç müdür yoksa süper emperyalist midir? Amerikan rüyası mı yoksa hiçbir zaman rüya olamamış bir Amerika, yoksa kabus mu? Amerika bir mit dünyası mı?

Rusya'yla Amerika arasında nükleer bir savaş yaşanacaktır, bunu önlemek için sadece yeni süper kahraman gruplarından Watchmen harekete geçer. Ama Watchmen, birbirinden zamanla kopmuş, hükümet tarafından yasalarla yasaklanmış bir süper kahraman birliği olarak karşımıza çıkıyor. Bir anlamda illegal bir birliktelik olarak değerlendiriliyorlar. Birlikten çok tek yaşayıp, hayatlarını yaşamaya çalışan yasadışı bir süper kahraman birliği var. İkinci Dünya Savaşının kahramanları (gerçekten kostüm giymiş kahramanlar, hatta isimleri Minutemen; Amerikan devrim savaşında silahlı partisan bir grup) eliyle kazanılması, Nixon'ın 3. kere başkan seçilmesi (Watergate etkilememiş olacak), Vietnam Savaşının kazanılması durumları ortaya çıkıyor. Elona Gay gemisinin isminin Miss Jüpiter olması da göze batan ayrıntılardan. Aslında tüm Amerika'nın 1940'lardan 80'lerin sonuna doğru akan tarihsel süreci bir seferde önümüzden akıp gidiyor. Tüm bunlar bizi bu Amerika başka bir Amerika demek için adeta önümüze konmuşlar. Daha karanlık, alternatif bir Amerika portresi çiziyor. Alternatif ama kime neye göre? Amerika her zaman alternatif bir ülke değil miydi zaten. Kahramanlar tam bunun üstüne gidiyorlar. Statusquoyu korumak için el ele veriyorlar.


Film, ilk sahnede kahramanlar grubunun veteran üyesi olan Komedyen'in öldürülmesiyle başlıyor. Watchmen grubunun üyesi olan Rosarch, bu saldırının süper kahramanlar üstüne yapıldığına inanıyor ve araştırmaya karar veriyor. Aslında basit bir tetikçinin girmesi olarak da görülebilir bu olay. Çünkü Komedyen bizim alışageldiğimiz kahraman etiğinden (kendi etiği) bağımsız, hükümet yanlısı bir kahraman. Zaten kahramanlık yapabilmek için tek şansı o. Acımasızlığı ve şiddete olan açlığının bir de Apocalypse Now filmine göndermeyle tamamlanması onu Amerika'nın vahşi kapitalist, emperyalist bir süper güç haline benzetebiliriz. Ölmesi aslında dediğim gibi Amerika'nın kendi kanlı ve karanlık iç hesaplaşmasının başlamasını sembolize ediyor.

Rosarch, Komedyen''in evine bir ziyaret yaptıktan sonra birer birer eski ekibini ziyaret ediyor. İlk ziyaret ettiği kişi, Daniel oluyor. Kendi normal hayatını yaşamaya çalışan bu adam, çoktan kahramanlıklardan vazgeçmiştir. Normal hayat normal iş ve belki kariyer yapma çabasındayken davetsiz bir misafir olarak Rosarch'ı karşısında buluyor. Rosarch, onu Komedyen'in öldürüldüğünden haberdar ediyor ve bu işte ona yardımcı olmasını söylüyor. Kendini normal bir hayata odaklamış olan baykuş adam için kolay bir karar süreci gerçekleşmiyor yine de eski arkadaşının hatırına ekibin kalanını (John, Laurie ve Adrian'ı) görmeye gidiyor. Daniel karakteri Ros'un komplo teorisini hem sorgulaması hem de daha sonra kabul etmesi bakımından önemlidir.


Herkesten önce John'u anlamak önemli olabilir. John, baba mesleği olan saat yapımını babasının istememesi üzerine terk eder. Bir fizikçi, bir nükleer mühendis olarak nükleer reaktör üretmeye gayret eder. Kız arkadaşı Jenny Slaterve fizikçi arkadaşlarıyla birlikte bir proje üstünde çalışırken her şey ters gider ve John belki de bilim kurbanı olarak saf enerji halini alır. Mavi bir enerjinin içinde kas yığını haline gelen John'un hayatı artık aynı olmaz. John, Dr. Manhattan adını alır, tek süper gücü olan süper kahraman olur. John'un hayatı günden güne kötüleşirken ekibe yeni katılan Lauri'yle aşk yaşamaya başlar. Kendini nükleer reaktör işine adar. Nükleer reaktör yapımını da Amerika'nın karanlık sırlarından biri olduğunu belirtmek lazımdır. Demokrasinin neferi olarak tüm ülkelere karışma yetkisini kendinde hak olarak gören bu süper güç Amerika için bile 'dirty secret' (bir kara lekedir) bu nükleer reaktörler. John  istemeden kontrolü elinden kaçıracaktır. John'un hayatı normale dönmesi şöyle bir dursun günden güne kendini toplumdan izole edecektir ve kadar ki kendini Mars'a taşıyacak kadar insanlığa olan güvenini kaybedecektir.

Öte yandan, Adrian filmin kötü adamıdır. Her şeyi baştan planlayan odur. Ama bu kötü adam kötü bir adamlıktan çok bir kötü adamlıktan bir ütopyaya ulaşma derdindedir. Dünyayı kurtarmayı istemektedir. Adrian dünyanın en zeki adamıdır ve Amerika - Rusya arasındaki savaşa son vermek istemektedir. Onun ideali firavun Ramses ve Büyük Alexander gibi liderin yaptığı gibi bir dünya hakimiyeti yaratmak. Bir nevi bir dünya diktatörlüğü düşünülebilir. Son tahlilde Adrian'ın şu cümlesi kendini açıklıyor: " Conquest not of men, but of theevils that beset them. Fossil Fuels. Oil. Nuclear Power. Like a drug, and you, gentlemen, along with foreign interests, are the pushers."


Amerikan kahramanlarının sembolize ettiği bu Amerika, envai çeşit Amerika rüyası sunuyor. Amerika rüyasının distopyaya dönüş sürecinde kahramanlar reddediliyor çünkü kendi idealleri ve kendi güçleriyle Amerika hükümetine bile çalışsalar Amerika'ya bile tehdit oluyorlar. John bir yerden insanlığa bir bilim insanı bakışı koyarken, Adrian insanlığın tek bir yerden yürütülmesi gerekliliğini idealize ederek bugünkü anlamda emperyalist bir ekonomik sömrüyü gösteriyor. Komedyen ise tüm bu olayların başladığı yerde duruyor. Amerikan rüyasına ne oldu diyor. Rüyaydı gerçek oldu ve sen ona bakıyorsun. Watchmen, bir Amerikan rüyasının ancak bir fantezi-distopya arasında gidebileceğini bize anlatıyor. Eninde sonunda bu kadar farklı idealllerin sonunda bir dünya hakimiyeti yaratmak ancak yalanla bir barış sağlamakla mümkün oluyor. Rosarch, son sahnede Adrian'ın yaptklarını dünyanın bilmesi gerekliliğini ortaya koymasına karşın John ve Adrian ona karşı katılmıyor. Rosarch, sonunda yok oluyor. Herhangi bir dünya düzeninde doğrulara ve etik değerlere çok da ihtiyaç olmayacaktır. Yalandan bir barış dünyanın seyrini, dengesini şu anlık yerine oturtacaktır.
                                                                                                           Burç Karabulut