5 Eylül 2012

Korku Sineması tökezliyor

Son yıllarda seyircinin vazgeçemediği iki türden bilim kurgu yükselişe geçerken korku sineması kendini tekrar etmeye devam ediyor. İşin üretim kısmında hiçbir sorun yok. Her yıl onlarca korku filmi sinema salonlarında boy gösteriyor, bir kısmı ise doğrudan dvd piyasasına sürülüyor. Son izlediğim korku sineması örneği, türe yabancı olan önemli bir yönetmenin elinden çıkmış: Jim Sheridan'ın. Yönetmenin 2011 yapımı filmi Dream House (Korku Evi), bu değerlendirmenin çıkış noktası-sebebi oldu. Deyim yerindeyse bardağı taşıran son damla oldu.

Eğer korku sinemasından bahsediyorsak klişelerle yaşamaya alışacağız (tüm türler için söylenebilir ama korku sinemasında durum daha vahim). Klişeler hep oldu her zaman da olacak. Özgün fikirler-hikayeler arıyorsak bugünün korku filmlerinden uzak durmakta fayda var (İstisnai örnekler mevcut) ancak hikayenin orijinal olması şart değil, ne anlattığı değil nasıl anlattığı veya korkutması\germesi kafi diyorsanız sizi böyle alalım. Yıllık korku filmi üretiminin büyük kısmını karşılayan Hollywood sizin için çalışıyor. Uzakdoğu veya Avrupa'dan gelen ve kısa sürede başarıyı yakalayan korku örnekleri hiç vakit kaybetmeden kopyalanıyor. Hollywood bununla da yetinmiyor. Yeni neslin pek bilmediği kült ve klasikleşmiş filmleri güncellemeyi kendisine dert edinip (!) bu çarkı döndürmeyi sürdürüyor.

Korku sinemasında birçok konu, tema veya alt türün cılkı çıkmaya başladı. Hayaletli ev hikayelerinden bıkkınlık geldiği bir anda, 2001 yılında İspanyol sinemacı Amenabar,  The Others ile bildiklerimizi tersten okutup tükenmiş perili ev filmlerinin dahi yenilenebileceğini kanıtladı fakat sonrasında geçen 10 yılda bu alt türe ait ciddi ve özgün bir işe rastlamadık desek yeridir. Zombi filmleri; Shaun of the Dead, Zombieland gibi işin parodisini yapan filmlerle, 28 Days Later gibi Post Apokaliptik bilim kurgu örnekleriyle ve aksiyon, bilim kurgu, korku kırması Resident Evil serisiyle popülaritesini sürdürmeye devam ederken Vampir alt türü ise kısa süreli de olsa geçirdiği değişimle ayakta kalmayı başardı. Let the Right One In ve Thirst gibi Avrupa ve Uzakdoğu'dan gelen ciddi filmlerin yanında, Twilight tarzı sulandırılmış Hollywood popcornlarına alışmalıyız. Hollywood gişeye bakar ve tutan formüller üzerine gitmekten çekinmez. Bahsettiğimiz kendini tekrarlama mevzusunun yapımcılar da farkında ki yeni ve denenmemiş formüller peşinde koşuyorlar. Önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkacak Pride and Prejudice and Zombies ve Zombies vs. Gladiators bu arayışın sonuçları. Nasıl tepkiler alırlar ve gişeleri ne olur kestirmek zor.


Türün kendini tekrarlamasına; efekt hilelerinden çocukların korku unsuru olarak kullanılmasına hatta sürpriz son merakına kadar bir çok örnek verebiliriz. Sürpriz son demişken ve başta Dream House ile söze girmişken filme kısaca bakalım. İlk bakışta yönetmeni ve oyuncu kadrosuyla dikkat çekici bir proje olarak görünüyor film fakat gelin görün ki bir yeniden çevrim olmamasına karşın çok tanıdık bir öykü var önümüzde. Karısı ve iki küçük kızıyla yeni evlerine taşınan mutlu bir aile ve evin kötü geçmişiyle ortaya çıkan yeni-tedirgin edici durumlar. Film, sana bir sürprizim var diye bağırıyor adeta. Sürprizleri bulmaya çalışmam genellikle ama filmin ilk yarım saati tamamlanırken emin olamasam da tahminim doğru çıktı. Yalnız beklenen sürpriz ilk 45 dakika tamamlanırken ifşa ediliyor ve ikinci yarı boyunca e n'olcak şimdi demekle geçiyor. Ucuz bir finalle noktalanacak olan Dream House'u kafada çok önceden bitiriyoruz. 2000'ler vasat korku filmleri arasına katılmakta hiç zorlanmıyor dolayısıyla.

Son söz: Jennifer's Body'de olduğu gibi (filmin iki ana karakterinin güzel ve seksi Megan Fox-Amanda Seyfried ikilisinden oluşması) Hollywood filmine göre bazen erkek seyirciyi bazen kadın seyirciyi (Twilight) bazen de her ikisini birden tavlamanın hesaplarını yapıyor. Dikkat!