30 Ekim 2012

The Amazing Spider-Man

Her yeni filmi büyük sükse yapan bir serinin -Spider Man'in- bir üçleme olarak kalması düşünülemezdi fakat adına reboot denilen ve hikayenin başa sarılıp tekrar anlatılması olarak özetleyebileceğimiz, yeni yeni yükselişe geçen bu eğilim, devam filmlerini aratan ve yapımcıların kasasını doldurmaktan başka amaca hizmet etmeyen bir kısır döngü yaratıyor. The Amazing Spider-Man projesini ilk duyduğumda, şüpheyle yaklaşmış ve gereksizliğinden dem vurmuştum. Yönetmen, oyuncu ve hatta hikaye tercihinin de baştan beri yanlış olduğunu düşünüyordum, yanılmamışım. Şimdi "Daha önce anlatılmamış bir hikaye anlatacağız" dedikleri şeyin ne olduğuna bir bakalım.


Anlatılmamış hikayenin getirdikleri ve götürdükleri
Peter Parker'ın çocukluğu ve anne-babasının esrarengiz bir biçimde onu Ben amcası ve Mey halasına bırakışı başlangıç noktamız. Peter, büyüdüğünde babasının bıraktığı bir evrak buluyor, bu esrarın peşinden gidiyor ve yolu Oscorp'a düşüyor. Babasının eski ortağı Dr. Curt Connor'la tanışıp, onu Örümcek Adam yapacak olayın önünü açıyor. Anlatılmamış denen hikayede üstünkörü bir Peter Parker geçmişi sunulurken Peter'ın büyük aşkı Mary Jane'e yer verilmiyor ve gazete için fotoğraf çekip geçimini sağlayan Peter, fotoğrafçı ergene indirgenerek-dönüştürülerek maddi sıkıntı çeken, çalışmak zorunda olan ve bu sebeple de insanların kendine en yakın bulduğu, kendinden biri olarak gördüğü kahramandan, halktan koparılmış bir kahramana evriliyor. Hayati önem taşıyan hususlar bir çırpıda yok sayılıyor, çizgi romana ihanet ediliyor da diyebiliriz.

Sancılı bir metamorfoz
Peter Parker'ın Örümcek Adam'a dönüşümünü Sam Raimi'nin filmiyle karşılaştırarak anlatmak istiyorum. Raimi, Peter Parker'ın dönüşüm ve örümcek güçlerini keşfetme sürecini alabildiğine komik ve sempatik şekilde ele almıştı. Marc Webb ise aksi istikamette ilerliyor. Eğlenceli bir üslup takınmaya çalıştığı bu bölümlerde önce senaryo, sonra da Andrew Garfield engeline takılıyor. Neden senaryo engeline takılıyor peki? Hikaye gereği Peter Parker'ın Örümcek Adam'a dönüşümünün ve Ben amcasının ölümü üzerine onun intikamını alma girişimiyle Peter, fazla ciddi bir karakter olarak çiziliyor. Sam Raimi'nin Örümcek Adam'ın intikamcı bir figüre dönüşmesini serinin üçüncü filmine saklaması boşuna değil. İlk film giriş mahiyetindedir, ikinci ve üçüncü filmlerde tonlama kademeli olarak değiştirilmelidir.


Bilimkurgusal gerçeklikten fanteziye...
Tüm Spider-Man filmlerini bilim kurgu başlığı altında inceleyebiliriz. Sam Raimi'nin ilk iki filmi ve The Amazing Spider-Man 'Mad Scientist' bilimkurgusudur. Çılgın bilim adamının yol açtığı felaket dizisi bu kez Dr. Curt Connor'un dev bir timsaha dönüşümüyle 'Canavar filmi' alt türüne dahil oluyor. Spider Man filmlerinin bahsettiğimiz bilimkurgulardan ayrıldığı nokta; bilime ve insanlığa hizmet eden bilim adamlarının bir kaza veya dış etkenler sebebiyle toplum içinde 'öteki' konumuna düşmesi, bunun sonucunda içindeki kötücül yanın ortaya çıkması ve bedensel zafiyetini-üstünlüğünü kullanarak toplumsal paranoyaya neden olmasıdır. Spider Man filmlerinde bilim, önce iyi olanı -Örümcek Adam'ı- yaratır. Peşinden kötüyü de yaratarak, iyiye bahşettiği üstün nitelikleri büyük bir amaç için kullanma imkanı verir.

Marc Webb'in yetersizliği 
The Amazing Spider-Man'in türsel sınıflamasını Fantastik-bilim kurgu-aksiyon olarak yapalım ve Marc Webb'in bu türlerde ne yaptığını soralım kendimize. Ben söyleyeyim: hiçbir şey! 500 Days of Summer ile parlak bir çıkış yapan Webb, işin bilim kurgu kısmında sıkıntı çekmese de aksiyonda çuvallıyor. Webb'in filminde akılda kalıcı tek bir aksiyon sahnesi yok. Kısacası Mark Webb, Sam Raimi gibi vizyonu geniş bir yönetmen değil, bunu anlıyoruz.


Örümcekler çarpışıyor: Tobey Maguire vs. Andrew Garfield
İki Örümcek Adam'ın da artıları ve eksileri olduğu kanısındayım. Kabul etmek gerek Andrew Garfield, fiziği ve yaşı itibariyle avantajlı... Tobey Maguire ise bu dezavantajını karizması, oyunculuğu ve sempatikliğiyle bertaraf ediyor. Garfield, yakışıklı, uzun sayılabilecek, bizdeki adıyla jön kavramına yakın duran ve 'havası' olan bir oyuncu. Garfield ve seyirci arasında daha çok senaryodan kaynaklanan bir soğukluk, bir mesafe var. Maguire ise fiziken olmasa da ruhen Örümcek Adam olduğunu hissettirmeyi başardı ve bu kadar sevilmesini başka türlü açıklayamayız. Son filmdeki ağlak hallerini saymazsak daha başarılı bir Örümcek Adam portresi çizdiğini düşünüyorum.

Son söz: The Amazing Spider-Man, Sam Raimi üçlemesi altında eziliyor. Marc Webb, bir yanlış daha yaparak, Ben amcaya "Büyük güçler büyük sorumluluklar ister" dedirtmiyor. Büyük filmler de büyük sorumluluk ister Marc efendi! 5.9\10