31 Aralık 2012

Sinemasal bir Tsunami: "Cloud Atlas"


Beni tanıyanlar ve blogu takip edenler bilirler ki, bilim kurgu sineması özel bir ilgim vardır. Bu ilgi yeni projelere olan bakışımı da etkiliyor. Cloud Atlas'ı da uzun zamandır büyük heyecan ve iştahla bekliyordum haliyle. Çokça yazılıp çizildiğinden yönetmenlerimizden, önceki işlerinden ve hikayeden bahsetmek istemiyorum. Filmi izlemeden önce uzun bir analizini yapmayı düşlerken, şimdi böyle bir çaba içine girmenin lüzumsuzluğuyla kısa bir değerlendirme yapmakla yetineceğim. 

2001: A Space Odyssey ve The Fountain'in üç parçalı anlatısını örnek alan Cloud Atlas, 6 farklı zaman diliminde ve hatta 6 farklı evrende aynı suretlerin dönüp durduğu 6 hikaye anlatmayı deniyor. Hikayeleri sıralı değil birbirine paralel olarak kurgulanan filmde, tematik zenginlik var ancak bu zenginlik bir amaca hizmet etmediğinden ve bir sonuca bağlanmadığından 'gösteriş' olarak kalıyor. 1849, 1936, 1973, 2012, 2144 ve uzak bir gelecekte bir gezintiye çıkıyoruz. Bu gezinti bizi geçmiş zaman bilimkurgusu, siberpunk ve post apokaliptik bilim kurgu gibi alt türlerde özgürce dolaştırıyor. Zaman ve mekan değişse de insanoğlunun kaderi değişmez söylemi vurgulanıyor. Paralel evren bilimkurgusu diyoruz ancak Cloud Atlas'ın tek bir dünyada geçtiğini de varsayabiliriz. Zamansal sıçramaları ele alalım. 1849'dan başlayarak kronolojik olarak çok uzak bir geleceğe ulaşıyoruz. Aynı ruhların farklı bedenlerde devinip gittiği, reenkarne olduğu ve aynı kaderi paylaştığı bir dünyada da olabiliriz.

Gelelim filmin temel sorununa. Cloud Atlas orta metraj 6 hikaye anlatan ve "Everything is Connected" sloganıyla yola çıkıp hikayelerini birbirine bağlayamayan aciz bir film. Kırıntılardan bahsetmiyorum, hikayeler arasında göbek bağı olmalı ki, yaklaşık 3 saat boyunca yaşadığımız karmaşa bir anlam kazansın. Karmaşa diyorum çünkü hikaye ve karakter galerisi, muğlak diyaloglarla üst üste bindiğinde filme adapte olmak güçleşiyor. Cloud Atlas'da reenkarne olan hayatlar, yeni bedenlerde can buluyor fakat bu devinim hikayelerin cansızlığı, yönetmenlerimizin düz anlatımı (kurgudan bahsetmiyorum) ve dolayısıyla da biçim ve içerik açısından yeni bir şey üretilememesine neden olmuş. Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant ve Susan Sarandon bilim kurgu oyuncusu değil. Eğreti durduklarını söyleyeyim.

Yapılan eleştirilere inanmak istememiştim ama şimdi tamamına katılıyor ve zaman kaybı olduğunu düşündüğüm Cloud Atlas'ı tüm zamanların en büyük hayal kırıklıkları listeme ekliyorum.

Son söz: Cloud Atlas, bir deprem. Oluşan beklentiler sonrasında "Sinemasal bir Tsunami" yaratan cinsten