21 Şubat 2013

Uyarlanamayan Klasik: "Les Miserables"

İlk gençlik dönemimde okuduğum Sefiller, Victor Hugo'nun başyapıtı olmakla kalmayan, tüm klasiklerin de üzerinde bir yere konumlandırdığım destansı bir edebiyat ürünüdür. Bu eşsiz eserin sinemaya uyarlanması kaçınılmazdı. Bille August yönetmenliğinde; Liam Neeson, Geoffrey Rush ve Uma Thurman gibi kıymetli oyuncularla çekilmiş 1998 tarihli film, başarılı sayılabilecek bir uyarlama olmasına karşın romandaki bir çok önemli ayrıntının dikkate dahi alınmaması sebebiyle beklenen ve arzulanan uyarlama olamadı.

Öte yandan 1987'den bu yana en çok sahnelenen müzikallerden biri olan Sefiller, yepyeni bir uyarlamayla huzurlarımızda. İlk filmi The King Speech ile en iyi film ve yönetmen Oscar'larına uzanarak şaşırtıcı bir başarıya imza atan Tom Hooper, dönem filmi hakimiyetini de ispatlayarak, kağıt üzerinde Les Miserables için doğru yönetmen tercihi gibi görünüyordu.

2001 yılında post modern müzikal Moulin Rouge'un yakaladığı başarı 2000'li yıllarda müzikal filmlere olan ilgiyi artırdı. Hollywood artık her yıl bir-iki iddialı müzikal üretir oldu. Gelelim Les Miserables'ın nasıl bir müzikal olduğuna. Öncelikle şunu açıklığa kavuşturalım: Eğer müzikal bir film çekecekseniz iki yoldan birini seçmek zorundasınız. Birincisi, filmin derdini tamamen şarkı sözleriyle anlatmayı denediği müzikal, yani şarkılar dışında ara diyalogların da bestelerden oluştuğu müzikaller. İkincisi ise diyalogların düz bir şekilde aktığı, araya şarkıların girdiği türdür. Tom Hooper, yanlış bir kararla birincisini tercih etmiş. Bir başka yanlış da cast oluşturulurken yapılmış. Şarkı söyleme yeteneği olmayan oyuncular (hepsi değil) bir araya getirilmiş. Pek tabii söylüyorlar ama sanki profesyonel solistlere ihtiyaç var. Şarkılar bir yere kadar ancak ara diyaloglar zorlama olmuş. Russell Crowe'un şarkı söyleyemediğini kimse fark edememiş mi? Crowe'un müzikal-tiyatro geçmişi hiçbir şey değiştirmemiş ve bu da cast oluşturulurken yanıltıcı bir etken olmuş belli ki


Hatalar zincirinin bir diğer halkası ise filmin 2.5 saati aşkın süresi olmuş. Şaşırtıcı olansa romandan görece daha sadık bir uyarlama yapabilmek ve detayları atlamamak için uzun bir film şart. Peki, Les Miserables'ın 2.5 saatlik süresi neden bir hata? Her diyaloğun bestelenmesi, olmayacak durumlarda dahi derdini şarkılarla anlatma girişimi seyirci için ızdırap dolu ve bitmek bilmeyen yorucu bir deneyime dönüşmüş. Film uzun evet ama ayrıntılar yine kaybolmuş. Bu da demek oluyor ki, Sefiller'den değil 2.5 saat, 4 saatlik bir film çekseniz de romanın hakkını veren bir uyarlama yapmanız olası değil. Bir mini dizi akla en yatkın fikir.

Harikulade açılış sekansı, ilk Jean Valjean-Javier diyaloğuyla yerini endişe dolu bir seyre bırakıyor. Özellikle solo performanslar (Anna Hathaway hariç) kulak tırmalarken, toplu performanslarda bir nebze olsun rahatlıyoruz. Les Miserables, müzikal anlatının getirmesi gereken estetikten yoksun. Bir dönem filmi olarak baktığımızda her şey yerli yerinde, görüntü ve sanat yönetmenliğine kusur bulmak neredeyse imkansız. Ancak teknik detayların ve hatta ezbere bildiğimiz hikayenin de ikinci planda kaldığı filmde, tüm yük şarkıların omzundayken müzikal başarısızlık onca emeğin boşa çıkmasına sebep olmuş.

Son söz: Sonuç olarak, büyük umut bağladığımız Les Miserables müzikali, teknik işçiliğindeki başarıyı, hikaye anlatımında tekrarlayamayarak vasatlıktan kurtulamıyor. 5\10