10 Temmuz 2013

Kara Kule'ye Ulaşmak!


Stephen King'in tamamlaması 33 yıl süren epik fantezisi Kara Kule, 7 kitaptan oluşan (Silahşör, Üç'ün Çekilişi, Çorak Topraklar, Büyücü ve Cam Küre, Calla'nın Kurtları, Susannah'ın Şarkısı ve Kule) 4200 sayfalık devasa bir seri. Kara Kule'yi yaratırken Yüzüklerin Efendisi'nden esinlendiğini ve etkilendiğini sıkça dile getiren King için özel bir anlamı olan seri, benim gibi yazarın hayranları için de vazgeçilmez. 2004'te başladığım seriyi tamamlamak, King'in uzun yazım süreci ve ana karakterimiz Roland Deschain'in Kule'yi aramakla geçirdiği çetrefilli macerası gibi benim için de kolay olmadı. Kitaplar arasında istemeden de olsa mesafe koyunca, Kule'ye ulaşıp hikayenin sırrına vakıf olabilmem 9 yılımı aldı. Ama buna değdi.

Kara Kule'yi bir çırpıda özetlemek imkansız. Yine de deneyelim. İlk kitap Silahşör'de hayatını Kule yoluna adayan, Eld soyundan kalan son Silahşör Roland Deschain'le tanışıyor ve Yüzüklerin Efendisi'nde olduğu gibi -ama tamamen farklı- bir Orta Dünya'da buluyoruz kendimizi. İlk kitapta King'in yarattığı evrenin küçük bir kısmıyla tanışıyoruz. İkinci kitap Üç'ün Çekilişi'nde, Kara Kule serisinin epik fanteziden bir paralel evren bilimkurgusuna kaydığını görüyoruz. Hikayenin özüne.. Silahşör Roland, kendisine vakıf olması üzerine, bu kutsal amaç doğrultusunda kendi dünyasından 20. yüzyıl Amerika'nın üç farklı zaman dilimine uzanarak, üç yoldaş çekiyor. Jake, Odetta (sonra Susannah oluyor) ve Edie'yi.. Ve bu noktadan sonra 'bir' oluyorlar. 'Ka' (yani kader) böyle istediği için.. Bu noktadan sonra her yeni kitapla Kara Kule'nin ne olduğuna dair yeni bilgilerle donatılıyor ve sürekli genişleyen bir evrenin içine çekiliyoruz. Ne zaman ve nasıl biteceğini kestiremediğimiz bir yolculuğa çıkıyoruz.


Kara Kule fantastik bir roman dizisi fakat, kurduğu fantastik dünyayı merkezine bir kulenin yerleştirildiği olası binlerce alternatif dünya ile en has paralel evren bilimkurgusunun yaratıldığı ve bunun da -Orta Dünya'da geçen bölümlerinde- bir Western atmosferinde kurgulandığı, yer yer korkuya göz kırpan, geçmişe ve geleceğe uzanan çok katmanlı bir hikaye olduğunu belirtmek gerekir. Sabır isteyen hikaye boyunca "Roland, Kara Kule!ye ulaştığında ne olacak?" sorusu okurun ilgisini ve heyecanını ayakta tutmaya yetiyor. King'in 1999'da geçirdiği büyük kaza sonrasında son üç kitabı da yazarak güçlükle bitirebildiği seri, 5. kitap Calla'nın Kurtları ile şahlanıyor adeta. Ardından Susannah'ın Şarkısı ve 7. kitap 'Kule' ile destansı bir final yapıyor. Ve Kara Kule'ye ulaştığımızda anlıyoruz ki, bu mitsel hikaye Kule'ye ulaşmaktan ziyade, daha çok o meşakkatli yolculukla ilgili. Okumayı düşünen ya da hala okumakta olanları düşünerek fazla detaya girmek istemiyorum. Daha fazla detay hikayenin büyüsünü bozabilir çünkü.

Kara Kule'nin uzun zamandır konuşulan sinemaya uyarlanma meselesi, son aldığımız haberlere göre yeniden rafa kaldırılmış. Bu eseri sinemaya aktarmak hiç de kolay bir iş değil. Büyük bir cesaret, yaratıcılık ve yüklü meblağlar istiyor. Hikaye sıkıntısı çeken Hollywood, er ya da geç Kara Kule'yi de uyarlayacaktır ama nasıl yapmalı etmeli de hakkını veren bir uyarlamaya imza atılabilsin. Belki iddialı bir diziyle adım adım yürüyebilirler.

Son söz: Ve Kara Kule'ye ulaştım. Ne mi oldu? Gördüm ki, Stephen King kendini aşmış. Kule, tam bir hayal kırıklığıyla noktalanıyor derken, öyle acımasız ve öyle kusursuz bir sona erişiyoruz ki... Bu hikaye ancak böyle bitebilirdi dedirtiyor. Hikayenin bir ayağı mutlu sona ulaşırken, diğer ayağı.... Unutulmaz, akıl almaz, şok edici bir sonla bağlanıyor.