17 Temmuz 2013

Son 10 Yılda En İyi Film Oscar'ını Kazananların Sıralaması


Akademi'nin kararlarını hep tartışıyoruz, tartışmaya da devam edeceğiz. Bu kez farklı bir şey yapıp, son 10 yılın Akademi ödüllerinde en iyi film Oscar'ına layık görülen filmlere topluca bir bakma ihtiyacı hissettim. Ve bu filmleri kendi içinde sıraladım. 2004-2013 yılları arasında çoğunlukla yanlış kararlar verilmiş olduğunu düşünmekteyim. 

10- The Hurt Locker: Son 10 yılın en iyi film Oscar'ını kazanan en vasat film şüphesiz ki, The Hurt Locker'dı. 11 Eylül sendromu Hollywood'a yaramadığı gibi ödül törenlerini de katletti. Bigelow, girdiği yoldan ve yaptığı işten çok memnun olacak ki, Zero Dark Thirty ile ikinci bir girişimde bulundu. Neyse ki.. ile başlayan bir cümle kuramayacağım ne yazık ki! Bakınız listenin 9. sırası:


9- Argo: Bigelow bu uğurda (Heykelcik) aksiyon sinemasını ve asıl kimliğini geride bırakmış, Ben Affleck, eline böyle bir fırsat geçmişken teper mi hiç? Orta halli bir politik gerilimden Beyaz Saray'a uzanan bir yol.. Affleck'in de Oscar alabilmek için patika yolu kullandığını söyleyebiliriz.


8- Crash: Klasik bir kesişen hayatlar hikayesi, usta kalem Paul Haggis'in ellerinde yer yer çarpıcı olabilen bir filme dönüşüyor. Haggis, ilk yönetmenlik denemesinde sağlam dramatik yapısıyla ayakta duran bir filme imza atıyor. Ancak, çok fazla hikaye anlatmaya girişmesiyle de hedefinden biraz olsun sapıyor.

7- Slumdog Millionaire: Pek bir sevdiğimiz Danny Boyle'un Oscar'la imtihanı.. Bir 'Kim Beş Yüz Milyon İster' güzellemesi ama bana kalırsa tatmin edici bir iş. En iyi film Oscar'ı iddialı oldu biraz evet.

6- The Departed: Akademi'nin günah çıkarttığı film, The Departed.. Bir yeniden yapım ama ne olursa olsun, bir Martin Scorsese filmi bu..Çift yönlü bir köstebek hikayesi, görkemli bir suç filmi.. Oscar'ın da helali hoş olsun!

5- The King's Speech: O yıl, "ben olsam" şeklinde başlayan bir cümle kurduğumda en iyi film Oscar'ı Black Swan'a gidiyor olsa da Tom Hooper'ın filmini epeyce alkışladığımı hatırlıyorum. Filmin son bölümünde kekeme Kral'ın halka seslenişi, değme gerilim filmlerine taş çıkartacak cinstendi. Şaka bir yana neresinden baksam bir başarı öyküsü görüyorum The Kind's Speech'te.

4- Million Dollar Baby: Clint Eastwood'un "Ben daha ölmedim beyler!" dediği günlerdi (yönetmenlik anlamında). Trajik bir hayat hikayesini, olgun bir yönetmenlik ve göz dolduran performanslarla süsleyen Eastwood'un, Scorsese'i nakavt etmesi pek zor olmamıştı.

3- The Artist: Önce sessiz sinemanın, peşinden de sesin büyüsünü yaşatan The Artist, aldığı onca övgüye rağmen "sessiz film olmasından başka numarası yok" gibi eleştirilere maruz kalmıştı. Oscar'ı elinden aldığı Hugo'nun bir tık altında olsa da bu ve benzeri eleştirileri hak etmediğini düşünmekteyim.

2- No Country For Old Men: En iyi 5 Coen filmi arasına almadığım için adım çıksa da, filmi savunmaya ve övgüler düzmeye devam ediyorum. Ve hala There Will Be Blood'u Oscar'da nasıl alt edebildiğini düşünüyorum. No Country For Old Men'in en iyi film Oscar'ına uzanması yanlış karardı. Ama bu, filmin değerini düşürecek bir ayrıntı değil.

1- The Lord of the Rings: The Return of the King: Ve son 10 yılın en doğru kararı.. Sadece en iyi film kategorisi değil, aldığı 11 ödülün de hakkını veren bir sinema şaheseri Kral'ın Dönüşü. Epik sinemaya ve fantastiğe yeni alanlar açan, fantastik sinemanın altın çağını müjdeleyen serinin final bölümü kusursuzdu. Ama buna da kusur bulanlar oldu. O da filmin tadına doyamadığımız çoklu finaliydi.