16 Mayıs 2014

Kimlik bunalımının yarattığı düşman: Enemy


Incendies ile tanıdığımız Denis Villeneuve, bu yıl Prisoners ve Enemy filmleriyle çıktı karşımıza. Üç filmin ortak noktası seyirciyi şaşırtan finalleri diyebiliriz. Yönetmenin 33. İstanbul Film Festivali'nde Türk sinemaseverlerle buluşma imkanı bulan son çalışması Enemy (Düşman), Portekizli yazar Jose Saramago'nun Kopyalanmış Adam adlı eserinden uyarlama. Arkadaşının önerdiği bir filmde kendisine tıpatıp benzeyen bir adamı aramaya başlayan bir tarih profesörünün hikayesi olarak özetleyebileceğimiz Enemy, farklı okumalara açık tartışmalı bi film.

"Kaos, henüz anlaşılmamış bir düzendir" cümlesiyle açılan Enemy, bu cümlenin ardında gizlenen bir hikaye anlatıyor. Lynchvari bir atmosfer kurup, benzer bir anlatı tutturan Villeneuve, Saramago'nun eserinden serbest bir uyarlayla çıkıyor seyircinin karşısına. Villeneuve, filmin başlarında birbirinin kopyası olan Tertuliano ve Antoino'nun aynı kişi olabilir mi sorusunu sorduruyor ve Tertuliano'nun rüyalarını da devreye sokup bu kanıyı destekleyici bazı argümanlar yerleştiriyor filmine. Esasında elimizde tek bir karakter olabilir. Tertuliano'nun çoklu kimlik bozukluğundan muzdarip olabileceğini varsayabiliriz.

Öte yandan Saramago'nun kitabının çevirisinde de kullanılan 'Kopyalanmış Adam' isminden yola çıkıp Enemy'i bir bilimkurgu öyküsü olarak okumanın da mümkün olduğunu belirterek farklı teoriler üzerine gitmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Buradan devam edersek dünya dışı farklı bir türe ulaşabiliriz. Kopya olduğunu varsaydığımız Antonio'ya ulaştırılan gizli zarf ve filmin açılışında yer alan ve daha sonra anlam kazanan gizli ve bir o kadar da tuhaf davet farkı tür teorisini güçlendiren veriler. Ama başa dönersek kaosa vurgu yapılıp, tarih profesörümüz Tertıliano'nun dersinde bahsettiği tarihteki yönetim biçimleri ve her şeyin kontrolde bittiği sözleri insanoğlunun kontrol altında tutulduğu fikrini akla getiriyor. Enteresan bir teori olmakla birlikte orijinal metnin yazarı Saramago'nun böyle bir hikaye anlatmayacağı kanısına da varabiliriz. Bu teoriyi geçerli kılabilecek tek etken metofor olarak kullanılmış olabileceği gerçeğidir kanımca.

Peki, ne anlatıyor bu hikaye? Bu soruya net bir cevap vermek oldukça zor. Bunun sebebi de daha çok filmin uyarlandığı romanı hakkıyla uyarlayamıyor oluşu. Yani filmi okuyabilmek için romana ihtiyaç duyuyoruz. Ancak şu kadarını söyleyebiliriz sanırım; orijinal metni ve Jose Saramago'yu düşündüğümüzde Enemy'nin daha çok modern toplumlardaki bireyin kimlik bunalımlarıyla ilgilendiğini ve bunu da metoforlar yoluyla gerçekleştirdiğini belirtmek gerekiyor. Filmi başında ve sonunda farklı biçimde görülen Tarantula ve şehirde kısa bir an gördüğümüz dev örümceğimsi yaratık tam olarak neyi simgeliyor? İşte film bu noktada yetersiz kalıyor.

Filmin genel yapısına bakarsak hikayenin 'mystery' dediğimiz türde bir gerilim olarak ele alındığını görürüz. Birbirinin kopyası olan iki insan karşılaştıktan sonra tam bir çıkmazın içine çekiliyoruz. Villeneuve'nun sonuçlardan ziyade sorularla ilgilendiğini, seyirciyi de kaos içine çekmek istediğini söyleyebiliriz.

Son söz: Villeneuve'nun filme garip bir finalle nokta koyması genel bir tatminsizlik hissi yaratmıyor değil. Merak unsurunun bu kada yoğun olduğu bir filmin bu şekilde noktalanması genel kitleyi memnun etmeyecektir. 6.5\10