26 Ocak 2015

!f Günleri 12 Şubat’ta Başlıyor!


14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, yılın en çok konuşulan filmlerini, etkinlikleriyle dünyamızı değiştirmeye devam Türkiye’ye getiriyor, partileriyle şehri ayağa kaldırıyor ediyor. Brezilya'dan İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde düzenlenecek Endonezya'ya, Hindistan'dan Kenya'ya, 42 ülkeden 115 filmin gösterileceği !f İstanbul, 12 Şubat’ta İstanbul’dan yola çıkıyor, 26 Şubat-1 Mart tarihlerinde de Ankara ve İzmir’e uğruyor!

İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde ve Mars Cinema Group ortaklığında yapılacak 14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 12 - 22 Şubat 2015 tarihlerinde İstanbul’da, 26 Şubat - 01 Mart 2015 tarihlerinde ise Ankara ve İzmir’de gerçekleşecek. !f İstanbul bağımsız sinemanın en iyilerini, yılın çok konuşulan ve bol ödüllü filmlerini sinemaseverlerle buluştururken, !f music partileri İstanbul’un eğlence hayatına alternatif olacak, !f² de 34 şehir, 40 farklı noktaya film götürecek.

42 ülkeden 115 filmin gösterileceği 14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 12-22 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da Beyoğlu Cinemaximum Fitaş, Cinemaximum Kanyon, Cinemaximum Budak; 26 Şubat-1 Mart tarihlerinde de Ankara Cinemaximum Armada ve İzmir’de ise Cinemaximum Konak Pier sinemalarında gerçekleşecek.

!f Büyük Gözler’le açılıyor

Festivalin açılış filmi, “Beetlejuice/Beterböcek”, “Edward Scissorhands/Makas Eller”, “Corpse Bride/Ölü Gelin” gibi fantastik öyküleriyle tanıdığımız usta yönetmen Tim Burton’dan geliyor: “Big Eyes/Büyük Gözler”. Sanat tarihinin en sansasyonel olaylarından birine odaklanan film, 50’li yıllarda iri gözlü çocuk tablolarıyla meşhur olan Margaret Keane’in, eserlerini ve yeteneğini sahiplenmeye çalışan eşi Walter Keane’e karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. Amy Adams ve Christopher Waltz’un başrolünde olduğu “Büyük Gözler”, eleştirmenlerce Burton’ın “‘Ed Wood’dan sonraki en kişisel filmi” ve “‘Big Fish’ten beri yaptığı en iyi film” yorumlarıyla karşılandı.

Digiturk Galaları: Yılın yıldızları ilk kez burada!

Digiturk Galaları, Toronto’dan Venedik’e, Cannes’dan Sundance’e, dünyanın önemli festivallerinde büyük ilgi görmüş, yılın en çok beklenen filmlerini Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşturuyor.

!f İstanbul ayrıca, ödül sezonunun öne çıkan yapımlarının da Türkiye galalarına ev sahipliği yapıyor.

“Walking on Water” ve “The Home Song Stories” ile pek çok ödül toplamış, Avustralya’nın en önde gelen yönetmenlerinden Tony Ayres’in hikâyesi ve anlatımıyla yılın en beklenmedik, en tekinsiz filmlerinden birine dönüşen kara filmi “Cut Snake/Kesik Yılan”; 2005’te “Forty Shades of Blue” ile Sundance’ten büyük ödülü, 2012’de ise “Keep the Lights On/Işık Açık Kalsın” ile Berlin’den Teddy Ödülü’nü kapan Ira Sachs’ın John Lithgow ve Alfred Molina’nın performanslarıyla çok konuşulan bağımsızı “Love is Strange/Aşk Başkadır”; üç yıl önce “Un amour de jeunesse/Elveda İlk Aşk”ıyla !f’çilerin gönlünü fetheden Fransız yönetmen Mia Hansen-Løve’ın Daft Punk ve Cassius gibi efsanelerin doğuşuna tanıklık etmiş elektronik müzik akımının kurucularından Fransız DJ Paul'un 18 yıllık yükseliş ve düşüş hikâyesini anlattığı “Eden/Cennet”; David Zellner’ın Coen Kardeşler’in kült filmi “Fargo”nun sonundaki gömülü çantayı bulmak için kendini yollara vuran bir kadını anlattığı, Sundance’ten Jüri Özel Ödülü, Fantastik Film Festivali’nden de En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan filmi “Kumiko, the Treasure Hunter/Kumiko, Hazine Avcısı”; matematik dehası otistik bir çocuğun hayatına odaklanan, özellikle başroldeki genç oyuncu Asa Butterfield’in oyunculuğuyla övgüler toplayan ve yılın en iyi İngiliz bağımsızlarından “X+Y/X+Y”; Niki Caro’nun “Whale Rider”ından beri yapılmış en etkileyici Yeni Zelanda filmi sayılan ve çok az bilinen Yeni Zelanda kahramanı ve satranç şampiyonu Genesis Potini’nin gerçek hayat hikâyesinden esinlenen “Dark Horse/Kayıp Şampiyon”; “Dogma”, “Chasing Amy” gibi filmleriyle sıkı bir hayran kitlesi yaratmış kült yönetmen Kevin Smith’in korku ve komedi kıvamı bolca yerinde, Justin Long, Michael Parks, Johnny Depp ve Haley Joel Osment’lı garip filmi “Tusk/Mors Dişi”; 2003’te izlediğimiz “The Yes Men”den beri aktivizme yepyeni bir soluk getiren, yaptıkları çılgın eylemleriyle bugün bile tartışılan Yes Men grubunun son beş yılına tanıklık eden “The Yes Men Are Revolting/Yes Men İsyanda” ve “Careful”, “The Saddest Music in the World” filmleriyle tanınan, “Kanada’nın David Lynch’i” Guy Maddin’in Roy Dupuis, Geraldine Chaplin, Udo Kier, Charlotte Rampling, Amira Casar gibi iddialı bir kadroyu bir araya getirdiği son filmi “The Forbidden Room/Yasaklı Oda”, “Digiturk Galaları” bölümü filmlerinden sadece birkaçı.

Bu bölümde ayrıca; yılın merakla beklenen filmlerinden “Birdman”, “The Tale of the Princess of Kaguya”, “Look of Silence”, “The Last Five Years”, “Dear White People” ve “Rosewater” da Türkiye galasını yapacak filmler arasında...

“Amores perros”, “21 Grams”, “Babel” ve “Biutiful” filmlerinin yönetmeni Alejandro González Iñárritu’nun merakla beklenen yeni harikası “Birdman”, Michael Keaton, Emma Stone, Zach Galifianakis, Edward Norton, Naomi Watts gibi ünlü oyuncuları buluşturuyor. Bir zamanlar ikonik bir süper kahramanı canlandırmış, ama artık gözden düşmüş bir aktörün Raymond Carver’ın hikâyesinden uyarlanan bir Broadway oyunuyla eski günlerine dönme çabasını anlatan film, “Boyhood” ile birlikte Oscar yarışının en güçlü adayı sayılıyor.

70’lerin kült animasyonu Heidi’nin yönetmenliğinin yanı sıra “Grave of the Fireflies”, “Only Yesterday”, “My Neighbors the Yamadas” gibi pek çok kült animeye imza atmış Isao Takahata’nın 14 yıl aradan sonra çektiği ilk film olan “The Tale Princess of the Kaguya/Prenses Kaguya'nın Masalı”; geçen yılın en iyileri listesinde ilk sıralarda yer alan “The Act of Killing” ile bizi şoke eden Joshua Oppenheimer’ın Venedik’te 5 ödül birden kazanan yeni filmi “Look of Silence/Sessizliğin Bakışı”; Richard LaGravenese’nin Jason Robert Brown’ın ayrılıkla biten evliliğinin son 5 yıllını kadın ve erkek gözünden anlattığı aynı adlı meşhur müzikalinden uyarladığı Anna Kendrick ve Jeremy Jordan’lı “The Last Five Years/Son Beş Yıl”; ağırlıklı olarak beyaz insanların okuduğu özel bir okuldaki Afro Amerikalıların mücadelelerini ironik bir dille anlatan, Sundance’te Jüri Özel Ödülü’nü alırken, başrolde övgüler toplayan Tessa Thompson’ın Gotham Bağımsız Film Ödülleri’nde Umut Vaat eden Oyuncu seçildiği “Dear White People/Sevgili Beyaz Irk” ve sadece ekran başarısıyla değil, zekası ve mizahıyla da Amerikan popüler kültürünün en etkili isimlerinden biri sayılan 13 Emmy ödüllü Jon Stewart’ın Gael Garcia Bernal ve Haluk Bilginer’i başrole taşıdğı filmi “Rosewater/Gül Suyu” ve kısalarıyla pek çok ödül kazanmış İranlı kadın yönetmen Ana Lily Amirpour’un İran’daki Bad City adlı bir hayalet kasabada geçen ve bu çivisi çıkmış kasabaya yeni gelmiş gizemli bir kadının hikâyesini anlattığı, İran sinemasının ilk vampir filmi olan “A Girl Walks Home Alone at Night/Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız”, Digiturk Galaları’nın en çok konuşulacak filmlerinden...

Bölümün en heyecan uyandıran filmlerinden biri de hiç kuşkusuz, dünya galasını !f İstanbul’da yapacak olan “Çekmeceler”. İlk filmleri “Zenne”yle büyük ilgi gören M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yeni filmleri “Çekmeceler”, otuzlarının başındaki genç bir kadının doğumgününde kanlar içinde hastaneye kaldırılmasının ardında yatan korkunç gerçekleri konu alıyor. Senaryosu gerçek olay ve kişilerden esinlenilerek yazılan filmde, Ece Dizdar, Tilbe Saran, Taner Birsel, Nilüfer Açıkalın başrolde.

Sanat Hayat İçindir!: Sanat mı hayattan doğar, hayat mı sanattan?

!f’in geçen yıl başlayan “Sanat Hayat İçindir!” bölümü sanat ve hayatın birbirine karıştığı etkileyici hikâyeleri buluşturuyor.

40 küsur yıl boyunca Amerika’yı şekillendiren kültürel ve siyasi etkiler konusunda yazmış ve konuşmuş, neslinin ikonlarından Susan Sontag’ın hayat hikâyesini arşiv görüntüleri, yazdıkları ve yakın çevresiyle yapılan görüşmelerden kurarak anlatan, Tribeca’dan “En İyi Belgesel” ödüllü “Regarding Susan Sontag/Susan Sontag Hakkında”; Star Trek’in Kaptan Zulu’su, Clinton hükümetindze Japon-Amerikan ilişkilerinin elçisi, eşcinsel haklarının sesli savunucusu, 7 milyondan fala takipçisiyle facebook fenomeni 77 yaşındaki George Takei’nin hayatına yakın baktığımız “To Be Takei/Takei Olmak”; belgesel sinemanın ustalarından Steve James’in Pulitzer ödülü alan ilk film eleştirmeni Roger Ebert’in hayatına dair samimi ve duygusal bir yolculuğa çıkardığı, aralarında Martin Scorsese, Werner Herzog, Errol Morris, Ramin Bahrani ve Ava Duvernay gibi ünlü sinemacıların da bulunduğu arkadaşları, meslektaşları ve ailesinin yorumlarıyla adeta bir sinema dersi veren “Life Itself/Hayatın Kendisi”; babasının ölüm haberiyle birlikte Meksika’dan Buenos Aires’e dönen Victor adlı genç bir adamın burada sevgilileri, arkadaşları ve tiyatro arasında kalışını konu alan, Arjantinli yönetmen Matías Piñeiro’nun diğer filmlerinden de alışkın olduğumuz lezzet ve özgünlüklükle seyirciye yeni bir film izleme biçimi sunan tuhaf kurmacası “The Princess of France/Fransa’nın Prensi”; dünyanın en ünlü dominatrixi Catherine Robbe-Grillet’nin sado-mazo partileriyle ünlü evine konuk eden, efendi ve kölelerin deneyimlerini aktarışıyla da merak uyandıran “The Ceremony/Seremoni” ve 2000’lerin kült televizyon serisi “The Wire” ile tanıdığımız, tam da şöhretin zirvesindeyken hamile kalınca oyunculuğa ara veren Brandy Burre’nin yıllar sonra sektöre geri dönmek istediğinde yaşadığı zorlukları anlatan “Actress/Oyuncu”, sanat tutkunlarının kaçırmaması gereken yapımlar.

Bu bölümün Türkiye’den konuğu ise “Motör: Kopya Kültürü & Popüler Türk Sineması”. Cem Kaya’nın binlerce Yeşilçam filminin ve yaptığı yüze yakın söyleşinin ürünü olarak yedi yılda tamamladığı filmi, 1960 ve 1970’lerde dünyanın en büyük film üreticilerinden birine dönüşen Yeşilçam’ın Tarzan’dan Drakula’ya, Oz Büyücüsü’nden Uzay Yolu’na, pek çok Batı çıkışlı filmin Türk versiyonlarını çekme süreçlerini konu alıyor. Aralarında Memduh Ün, Kunt Tulgar, Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Aydemir Akbaş, Nuri Alço, Halit Refiğ, Süleyman Turan, Fatma Girik, Türkân Şoray, Hülya Koçyiğit, Metin Erksan gibi dönemin “kahraman”larının görüşlerini barındıran film, bir dönemin Türkiye sinemasının tuhaf ve renkli portresini çiziyor.