29 Haziran 2015

Bir Harakiri Denemesi - Terminator: Genisys


Terminator serisi sinemadaki yolculuğuna yeni bir üçlemeyle devam etme kararı aldığından beri belli belirsiz bir heyecan yarattı. Arnold Schwarzenegger’siz dördüncü filmin kendi içinde başarılı olmasına karşın genel olarak bekleneni verememesi, yapımcıları farklı arayışlara itti. Olması gereken şüphesiz ki, makine – insan savaşının geleceğin dünyasında devam etmesiydi. O maya tutmayınca eski formüllerin izini süren ancak Terminator evreni içinde devrimci sayılabilecek cesur bir adım atılmak için harekete geçildi. Evet, Teminator: Genisys’in böyle bir iddiası var. Önce geçmişi, ardından da geleceği değiştirmeye soyunuyor. Ancak yeni bir başlangıç yaparken, serinin klasik öğelerini sonuna kadar kullanıp önceki filmleri yok saymak bir anlamda ihanet sayılabilir. 

Şimdi, yönetmen koltuğunda Alan Taylor’ın oturduğu Terminator: Genisys’in ne yapmaya çalıştığına bir bakalım.

Alternatif gerçeklik yaratayım derken…

Serinin ilk filmlerinde olduğu gibi yine geleceğin dünyasında açılan Genisys, ilk etapta The Terminator’ın eksik parçalarını tamamlamaya girişiyor denilebilir. Kyle Reese’in bakış açısından, geleceği ve John Connor’ı görüyoruz. Zaman yolculuğunun nasıl olup da devreye girdiğini ve döngüyü başlattığını görme şansına erişiyoruz. Genisys’in bozucu nitelikteki hamleleri de bu noktada başlıyor. Yeniden 1984 yılındayız ama hiçbir şey eskisi gibi değil. Serinin ilk iki filmi üst üste bindiriliyor, tekrar etmekle yeniden yaratmak arasında ince çizgide oldukça tuhaf ve bir o kadar da eğlenceli bir alternatif gerçeklik bölümü izliyoruz. İlk 20 dakikadan sonra ise filmin yönü tamamen değişiyor. 2017’nin dünyasına geçiş yaptığımızda alternatif gerçeklik senaryosunun da ikinci kısmına geçmiş oluyoruz. Zaten ne oluyorsa burada oluyor. Sürprizlerini bozmamak için detaya girmeyelim ama alternatif gerçeklik yaratayım derken John Connor’a biçilen rolün yenir yutulur cinsten olmadığını, serinin özüne ters bir yola girildiğini de söylemeden geçmeyelim. Diğer önemli nokta da geçmişi değiştirirken nostaljik tadlar verip artı puan toplarken, geleceği değiştirme cüretinin gösterilip bir çuval incirin berbat edilmesi bana kalırsa.

Ekibi bir araya getirme düşüncesi ve sonuçları

Serinin önceki filmlerine dönüp şöyle bir baktığımızda farklı karakter kombinasyonları gördük. Sarah Connor, John Connor ve de Kyle Reese’in olmadığı bölümler izledik ancak tüm kült karakterleri aynı zaman diliminde, bir arada hiç görmemiştik. Bu kombinasyonun altında hiç kuşku yok ki, serinin küllerinden doğmasının arzulanması ve böylece de gişeden tatmin edici bir geri dönüş alabilmek var. Filmin hemen hemen tamamında T-800, Kyle Reese ve Sarah Connor arasındaki atışmalardan mizah üretilmeye çalışıldığını görüyoruz. Ve ancak bir Terminator parodisinde olabilecek espriler –bazıları gerçekten komik kabul edelim- yapılıyor. Mizah dozunun iyi ayarlanamadığını ve kalitesinin de beklenenin altında olduğunu düşünüyorum. Peki, ekibi bir araya getirdik de kimyalarını tutturabildik mi? Bence hayır. Bunun en önemli sebebi karakterlerin, onları canlandıran oyunculara birer numara büyük gelmesi, yani cast seçiminde çuvallanmış olması.

Terminator: Genisys, serinin en önemli temalarından zaman yolculuğundan hiç olmadığı kadar medet umuyor. Zaman yolculuğunun yarattığı klasik paradoksla yetinmeyip, kişinin kendi gençliğiyle karşılaşması ve zamanda açılan gedikle komplikle bir senaryoyu hayata geçiriyor. Evet, belki havada kalan pek bir şey yok ama Terminator’dan geriye ne kaldığı da sorgulanmalı. 

Son söz: Terminator: Genisys, kendisini tüm serinin üzerinde görüyor ama bu en zayıf halka olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Biraz daha zorlasalar bir Terminator parodisi izleyebilirmişiz. 5\10