26 Aralık 2011

Game of Thrones

Yüzüklerin Efendisi'nin ardından şöyle uzun soluklu tarihi\fantastik bir filmin yolunu gözlerken Game of Thrones adlı bir dizi çıkageldi. George R. R. Martin'in Buz ve Ateşin Şarkısı isimli roman serisinden ilk kitabı olan Game of Thrones'tan aynı adla uyarlanan dizinin 10 bölümden oluşan 1. sezonunu geride bıraktık. Öncelikle dizinin yarattığı dünyaya bir bakalım.

Hikaye, çok çok eski bir çağda geçiyor. Dünya 7 krallığa ayrılmakta ve hepsi tek bir merkezden yönetilmektedir. Bu noktada dizinin iktidar mücadelesi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. İlk sezonda gördüğümüz kadarıyla dizinin 4 ana uğrak noktası var: Güney (Lannisterler), Kuzey (seyircinin empati kurmakta hiç de zorlanmadığı onurlu Starklar), Göçebe Dothraki kabilesi ve Krallığın korunduğu Duvar. Game of Thrones'in dünyasında yazları da kışları da bir başka. Yazlar on yıllar sürebilirken kışlar bir insan ömrü kadar sürebilmektedir. Öyle ki bazı gençler henüz kışın nasıl bir şey olduğundan bihaberler. Ve kış günden güne yaklaşırken dizideki gerilim de gün be gün artıyor. Taht mücadelesinin yanında bin bir türlü entrika dönüyor. İlk iki bölümüyle seyircisini çar çabuk bağlayan Game of Thrones, 7. bölümde yaşanan beklenmedik gelişmelerle hal ve gidişatını da değiştiriyor.

Starklar
Game of Thrones'in mitolojisine bakacak olursak; Anlatılanlara göre bir kaç yüzyıl önce Ejderhalar yaşamaktaymış. Bir efsane mi yoksa gerçek mi? Karakterler kadar bizim de kafamızı kurcalayan bir soru bu. Neyse ki ilk sezon biterken sorumuzun cevabını da alıyoruz. Hikayenin fantastik ayağını oluşturan bir başka unsur da Ak gezenler. Ancak korkunç oldukları dışında pek malumatımız olmayan varlıklar bunlar. Game of Thrones, tarihi bir dizinin olmazsa olmazları diyebileceğimiz; iç ve dış mekanların, kostüm ve makyajın inandırıcılığı ve başarılı oyunculardan oluşturulan cast'ı ile dört dörtlük bir dizi olmayı başarıyor. İkinci sezonun daha fantastik daha kasvetli ve daha görkemli olacağını söyleyebilirim.