11 Aralık 2011

Garip ülkemin garip gişe macerası

Aşağı yukarı her konuda olduğu gibi gişe rakamları konusunda da ilginç bir noktada duran güzide bir ülkemiz var. Son yıllarda Türk Sinemasının gerçekleştirdiği atılımla birlikte Türk filmleri seyirci rakamları ile Amerikan filmlerinin hakimiyetine son verdi. Dünya'da bir kaç ülke dışında Hollywood filmlerinin önüne geçebilen ülke yok denecek kadar az. Bu durum bizi olduğu kadar Amerikalı yapımcıları da bir hayli şaşırtmış. Bu gişe getirisini topu topu 5-6 isime borçluyuz. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar, Ata Demirer, Yavuz Turgul, Çağan Irmak ve Mahsun Kırmızıgül. Bunun yanına Kurtlar Vadisi, Asmalı konak gibi dizilerin sinema uyarlamalarını da ekleyebiliriz. Türk Sineması gişede son yıllarda büyük sürprizlere gebeydi. Sessiz sedasız ve reklamsız vizyona giren Babam ve Oğlum'un tahmin edilemez seyirci rakamı (3.837.885) gerçek reklamın  kulaktan kulağa yayılanı olduğunu ve ağlatma potansiyeli yüksek filmlerin de gişe başarısını getirebildiğini gösterdi. Çağan Irmak'ın bir diğer filmi Ulak büyük reklam kampanyaları ile vizyona girdi. Yüksek bütçeli film 600 bin civarı bir seyirciyi ancak çekebildi sinema salonlarına. Neden Peki? Sanırım genel seyirci kitlesinin alışık olmadığı bir anlatısının olmasından kaynaklandı bu durum. Dedemin İnsanları en iyi Çağan Irmak açılışını yapsa da hayal kırıklığı yarattı bende. Babam ve Oğlum'un izinden gidiyor gibi görünse de 1.5 milyonun üzerine çıkması zor görünüyor.

Hollywood filmlerinin gişelerinde de ciddi gariplikler var. Örneğin Yüzüklerin Efendisi serisinin ilk filmi Yüzük Kardeşliği 1.755.812 rakamına ulaşırken ikinci film İki Kule 1.456.646 bin ve serinin en iyisi olan son film Kralın Dönüşü'nün 1.248.367 gibi bir rakamda kalması işin en garip kısmı. Amerika ve Avrupa'da serinin gişesi her filmde artarken (Doğal olanı da bu) bizde büyük bir düşüş gözlenmekte. Bahsettiğimiz durumun farklı bir boyutu daha var. Karayip Korsanları, Alacakaranlık ve Testere gibi serilerin ilk filmleri vizyona girdiklerinde henüz bir efsaneye dönüşmediklerinden 250-350 bin arasında bir seyirci yakalayabildiler (Testere'ninki çok daha düşük) ancak. Daha sonra Alacakaranlık ve Karayip Korsanları devam filmleriyle 1 milyonun üzerine çıkmayı başardı. Testere serisi ise devam filmleriyle 500 binleri gördü. Bu ne demek? Seyirci (Özellikle devam filmlerinde) filmin iyi olup olmadığına pek bakmıyor. (İstisnalar mevcuttur) Belki de koşulsuzca bağlandığı karakterleri yeni maceralarıyla tekrar görebilmek için. (Karayip Korsanları için geçerli bir sebep)

Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde
Tüm Dünya'yı kasıp kavuran çizgi roman uyarlamaları aynı başarıyı ülkemizde gösteremiyor. Örümcek Adam ortalama 700-800 bin rakamıyla en başarılı çizgi roman uyarlaması oldu. Batman ve Süpermen filmleri 250-300 binini üzerine çıkmakta zorlanıyor popülaritelerine rağmen. (The Dark Knigth istisnadır) Epik filmler ise rahatlıkla 500 bin barajını geçebiliyor. Topraklarımızda geçen hikayesiyle Truva, 1.700.000 bine yakın seyircisiyle şaşırtıcı bir örnek oldu. Oscar yarışındaki filmler ise genellikle 150-200 binlerde takılıp kalıyorlar. (Oyuncu kadrosu yıldız isimlerden oluşsa dahi) Hemen hemen herkesin sevdiği korku\gerilim filmleri de beklenenin çok altında kalıyor. Altıncı His gibi sansasyonel işler 1 milyonun üzerine çıkabilirken ortalamanın üzerinde bir korku filmi 400 bin civarında geziniyor genellikle. Korku filmlerinin vasatlaştığı ve yeniden çevrimlerle dolduğu günümüzde 250-300 binleri normal karşılamak gerekiyor.

Bir Zamanlar Anadolu'da
Türk filmlerine dönecek olursak Fatih Akın, Nuri Bilge Ceylan gibi dünyaca tanınan yönetmenlerimizin filmleri de 200-250 binin üzerine çıkamıyorlar. Aldıkları ödüllere rağmen. Semih Kaplanoğlu, Reha Erdem ve Zeki Demirkubuz'un yaptıkları minimalist filmler 100 bini görürse başarılı sayılabiliyor. Bunun yanında birer diziden farksız Çılgın Dershane gibi sözde gençlik filmlerimizin şaşırtıcı gişe rakamlarına ulaşması endişe verici. Sonuç olarak seyirci rakamlarımız Avrupa ülkeleriyle kıyaslanamayacak kadar geride hep övündüğümüz genç nüfusumuza rağmen. Eğitim seviyemizi ve ekonomik durumumuzu yukarıya çekemedikçe değişim beklemek hayalcilik olur.