Geçtiğimiz hafta gösterime giren “American
Hustle” ya da sadece “Düzenbaz”, FBI’ın 70’li yılların sonu 80’li yılların
başında gerçekleşen ABSCAM rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu baz alıyor. Abscam
ismi Arap-scam (Arab tertipi)’nden geliyor. Operasyon bir senatör ve birçok
temsilciler meclisi üyesine ordan da valilere kadar uzanır. Bu operasyonu baz
alan Düzenbaz, yine de politik işlevinden çok eğlence işleviyle öne çıkıyor.
Hollywood’da zaten aşinası olduğumuz düzenbazlar, kaçakçılar, hırsızlar, mafya
üyelerine Martin Scorcese ve Brian De Palma fimlerinden fırlamış gibiler. Çok
uzatmadan American Hustle’ın sinema serüvenine bakalım.
Burç Karabulut yazdı
David
O. Russell’in favori oyuncuları bir arada…
Filmle ilgili ilk göze
çarpan, Fighter’ın ikilisi Christian Bale ve Amy Adams, Silver Linings
Playbook’un ikilisi Jennifer Lawrence ve Bradley Cooper bu filmde bir ara
geliyor. Hepsinin iyi bir kimyası olduğunu söylemek zor olsa da Jennifer Lawrence
ve Christian Bale bence bir adım öne çıkıyorlar. Özellikle Jennifer Lawrence’ın
arsız eş tiplemesi akıllardan silinecek gibi değil. Bu duruma Bale’in kurnaz
düzenbaz karakteri eklenince ikisinin sahneleri gerçekten harika duruyor. Amy
Adams ile Bradley Cooper bazı sahneler dışında çok da önemli performanslara
imza atamıyorlar. Kendi rollerinin yine de hakkını veriyor her ikisi de.
Bunlardan
birkaçı gerçekten yaşandı…
Genellikle anlatı
öncesi bize bilgi verilen klişe “bu yaşananlar gerçektir” cümlesiyle dalga geçen,
hatta içini boşaltan Russell, gerçekten de kendini ciddiye almadığını
gösteriyor. O kadar ciddiye almıyor ki ne soruşturma, ne rüşvet ne de yolsuzluk
öne çıkarılıyor. Hatta o kadar kendini ciddiye almıyor ki Düzenbaz,
düzenbazların hayatları daha öne çıkarılıyor. Düzenbazlara empati kurmamızı
sağlayacak kadar ama yine de onlara gülecek kadar öğreniyoruz. Russell’in bu
zekice senaryosunu, bir klişe yıkarak da taçlandırmış olması seyir zevkini
artırır cinsten.
Scorcesevari
bir deneme…
David O.Russell,
Scorceseyi sever mi bilmiyorum ama hikayesi ve karakterlerinden kesinlikle bir
Scorcese etkisi var. Anlatıda kullanılan mafya, finans ve karanlık ilişkiler
ağı bize çok tanıdık geliyor. Tabii ki burada Russell’in Scorcese’den çaldığını
söylemek gibi bir hataya düşmüyorum. Herhangi biri Amerikan filmi de bu üç
temayı çok iyi kullanıp iyi bir Amerikan filmi çıkarabilir. Aslında
Scorcesevari demek Amerikan mafya filmi gibi bir anlam taşımaya başladı. 70’lerin
New York’una eşlik eden o şık kıyafetleri, büyük arabalar, duygu yaratmak için
kullanılan pop şarkıları hepsi filmin ruhuna iyice serpilmiş. İçinden bir
Scorcese filmi çıkmasa kesinlikle 70’li
yıllara uygun bir Amerikan mafya filmi çıkmış. Robert De Niro’nun bile
dakikalara sığan performansı, yaratılan mizansen Scorcese’ye bir saygı duruşu
niteliğinde tasarlanmış adeta.
Lawrence
ve Bale bir adım önde
Silver Linings
Playbook’tan farklı ve kendine yakışan bir rolde izlediğimiz Lawrence ile
tamamen bir dolandırıcıya dönüştüğüne emin olduğum Christian Bale
performansları akılda kalan performanslardan. Amy Adams, geçen seneki
‘Master’dan sonra yine benzersiz bir rolle karşımıza çıkmasına karşın Lawrence
kadar etkili olduğunu düşünmüyorum. Bradley Cooper da idare etmeye devam
ediyor. David O. Russell’in bu son filmi de hem hayranlarına hem de farklı
deneyime açık olanlara çok iyi gelecektir. Hem komedi hem suç az bulunur
cinsten bir evlilik olmuş. Oscar şansının yüksek olduğunu düşündüğüm bir film.
Gravity ve 12 Yıllık Esaret ile kıyasıya mücadeleye girmiş durumda.