28 Ocak 2016

15. !f İstanbul programı belli oldu


İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde düzenlenecek !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, bu yıl 15. yaşını seyircileriyle kutluyor! Yılın en çok konuşulan filmlerini Türkiye’ye getiren, !f music partileriyle şehri ayağa kaldıran !f İstanbul, 18 Şubat’ta İstanbul’dan yola çıkıyor, 3-6 Mart tarihlerinde de Ankara ve İzmir’e uğruyor! 40 ülkeden, 112 filmin gösterileceği festivalin bu yılki teması ise “!f İstanbul birleştiriyor!”

İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde ve Mars Cinema Group ortaklığında yapılacak 15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 18-28 Şubat 2016 tarihlerinde İstanbul’da, 3-6 Mart 2016 tarihlerinde ise Ankara ve İzmir’de gerçekleşecek. Bu yıl “!f İstanbul birleştiriyor!” sloganıyla yola çıkan festival, bağımsız sinemanın en iyilerini, yılın çok konuşulan ve bol ödüllü filmlerini sinemaseverlerle buluştururken, !f music partileriyle İstanbul’un eğlence hayatına alternatif olacak, !f² ile de 33 şehir, 50 farklı noktaya film götürecek.


Açılış filmi Anomalisa!


“Being John Malkovich/John Malkovich Olmak”, “Adaptation”, “Eternal Sunshine of the Spotless Mind/Sil Baştan” gibi pek çok modern klasiğin yazarı Charlie Kaufman ile televizyon tarihinin en sıradışı animasyon serisi “Mary Shelley’s Frankenhole”un yaratıcısı Duke Johnson’ın birlikte çektiği “Anomalisa”, !f İstanbul’un açılış filmi olacak. Daily News’un “Rüzgâr Gibi Geçti’nin varoluşçu kukla film hali”, Variety’nin “Küçük bir mucize”, Indiewire’ın “Tuhaf bir şekilde güzel, canlandırılmış bir varoluş krizi” sözleriyle tarif ettiği, bir çok eleştirmen tarafından da “yılın başyapıtı” sayılan “Anomalisa”, hayatının sıkıcılığından bezmiş aile babası ve “Onlara Yardım Etmenize Nasıl Yardım Edebilirim?”in saygın yazarı Michael Stone’un karanlık, absürt ve sürreal yolculuğunu anlatıyor. Michael, müşteri hizmetleri profesyonelleri için bir kongrede konuşmak için gittiği Cincinnati’de kalacağı Fregoli Otel’de Akron hamurişleri satış temsilcisi Lisa ile tanışıyor ve çaresizliğinden olası bir kaçış olarak hayatının aşkına yelken açıyor. Prömiyerini yaptığı Venedik’te Jüri Özel Ödülü’nü kazanan, Austin Fantastic Fest’te En İyi Yönetmen, San Diego, San Francisco, Indiana gibi pek çok eleştirmenler birliği tarafından da “Yılın Animasyonu” seçilen filmde, “herkesin sesi”ni Tom Noonan seslendirirken, Michael’a David Thewlis, Lisa’ya ise Jennifer Jason Leigh sesleriyle hayat veriyor. “Carol”, “Fargo”, “Being John Malkovich”, “In Bruges” gibi pek çok filmin müziğini yapmış Carter Burwell’ın etkileyici müzikleri de filmin hüznünü güçlendiriyor.


Galalar: Yılın yıldızları burada!


Galalar bölümü, Toronto’dan Venedik’e, Cannes’dan Sundance’e, dünyanın önemli festivallerinde büyük ilgi görmüş, yılın en çok beklenen filmlerini seyirciyle buluşturuyor.

2000’lerin en tartışmalı filmlerinden Melissa P. ve kısa sürede modern klasikler arasında yerini alan “I am Love ile tanıdığımız İtalyan yönetmen Luca Guadagnino’nun Tilda Swinton, Ralph Fiennes, Matthias Schoenaerts ve Dakota Johnson gibi etkileyici bir kadroyu buluşturduğu, Variety’nin “Sinsi, muzip ve tahmin edilemez bir gerilim” sözleriyle merakımızı kamçıladığı son filmi A Bigger Splash; 2011’de Cannes’da Jüri Ödülü aldığı “Polis” filmiyle yönetmenlik kariyerini iyice sağlamlaştıran Fransız aktris Maïwenn’in yönettiği ve Altın Palmiye için yarıştığı Cannes’da Jules and Jim, A Man and a Woman gibi romantik klasiklerle karşılaştırılan “Mon Roi”; Oscar aldığı An Inconvenient Truth ve Waiting for ‘Superman’ belgeselleriyle tanınan Davis Guggenheim’ın Nobel Barış Ödüllü feminist aktivist Malala Yusufzay’ın hayatını konu alan etkileyici belgeseli “He Named Me Malala"; nev-i şahsına münhasır auteur Denis Coté’nin Berlin’de Altın Ayı için yarışacak karanlık ve gerçeküstücü komedisi “Boris without Beatrice"; İngiliz komedyen, aktör, radyo ve televizyon sunucusu, şarkıcı, köşe yazarı, yazar, kısacası her şey olan ve elbette, hayranları kadar nefret edenleri de eksik olmayan Russell Brand’in uyuşturucu bağımlılığı, narsistliği ve Hollywood star’lığından geçen yolculuğunu ve beklenmedik bir şekilde ateşli bir devrimci olarak yeniden doğuşuna tanıklık edeceğimiz“Brand: A Second Coming/Brand: Diriliş”; 90’larda “Saturday Night Live” ile başlayan komedi kariyerini sarsmadan sürdüren Sarah Silverman’ın canlandırdığı ve mutlu görünen evliliğinin gerisinde uyuşturucu ve alkol bağımlılığıyla mücadele eden bir kadının trajik hikâyesini konu alan “I Smile Back"; Cannes’dan ödüllü “I’ve Heard the Mermaids Singing” ve görkemli uyarlaması “Mansfield Park” ile tanıdığımız usta yönetmen Patricia Rozema’nın evlerinden uzakta, elektriksiz ve insansız bir ortamda bir başlarına kalan iki kız kardeşin hikâyesini anlattığı ve Ellen Page ile Evan Rachel Wood’u buluşturan kıyamet filmi “Into the Forest"; dünyanın en namlı sosyalisti Naomi Klein’ın yer kürenin kapitalizmle olan savaşını irdelediği aynı adlı kitabından eşi Avi Lewis’in yönetmenliğinde çekilen “This Changes Everything/"; 2008’de intihar ederek yaşama veda eden David Foster Wallace’ın Time dergisince “1923’ten beri yayımlanmış En İyi İngilizce Romanlar” arasında yer alan meşhur kitabı “Infinite Jest”in yayımlanması sonrası 1996 yılında çıktığı kitap turunu canlandıran “The End of the Tour"; Trey Edward Shults’ın ilk yönetmenlik denemesiyle Cannes’da Eleştirmenlerin Haftası’nın en beğenilen filmlerinden birine dönüşen, dört kuşağı bir araya getiren Şükran Yemeği için kız kardeşine konuk olan ve varlığıyla patlamaya hazır bir bombaya dönüşen Krisha’nın hikâyesini hüzünlü ve cesur bir dille anlatan, başrolündeki Krisha Fairchild’ın yılın en akılda kalıcı performanslarından birini verdiği “Krisha”; 4 yıl önce !f İstanbul’da da gösterilen ilk filmi“Volcano/Volkan” ile takibe aldığımız İzlandalı yetenek Rúnar Rúnarsson’ın etkileyici bir büyüme hikâyesini Sigur Rós’dan Kjartan Sveinsson’un büyüleyici müzikleri ve enfes İzlanda görüntüleri eşliğinde sunan, San Sebastián, Varşova ve Zagreb film festivallerinde En İyi Film seçilen “Sparrows/Serçeler”; Crystal Moselle’in Sundance’de Büyük Jüri Ödülü alan ve gerek çarpıcı konusu gerek konuyu ele alış biçimiyle yılın en çok konuşulan belgesellerinden birine dönüşen “The Wolfpack”; Bernardo Bertulucci’nin “The Dreamers, Tutkular, Suçlar”ıyla tanıdığımız Fransız aktör Louis Garrel’in sürprizli sonuyla şaşırtan üçlü bir aşk hikâyesini Fransız Yeni Dalga sineması esintileriyle anlattığı romantik komedisi “Two Friends" ve “Blue Ruin”ile adını bir kenara yazdığımız Jeremy Saulnier’ın Neo-Nazi’lerin peşine düştüğü bir rock grubunun korku dolu gecesini anlattığı ve şimdiden yılın en sıra dışı ve yaratıcı korku filmlerinden birine dönüşen “Green Room”, Galalar bölümü filmlerinden sadece birkaçı.


Övgüye boğulan The Assassin de !f’te!


Bu bölümde ayrıca; “The Assassin/Suikastçı”, “Innocence of Memories/Masumiyet Müzesi”, “The Diary of a Teenage Girl/Bir Genç Kızın Gizli Defteri”, “Tangerine”, “James White”, “Kill Your Friends/Arkadaşlarını Öldür” ve“Love 3D/Aşk 3D” de Türkiye galasını yapacak filmler arasında…

Cannes’da gösterildiğinde festivalin en iyilerinden biri sayılan ve tartışmasız bir şekilde En İyi Yönetmen Ödülü’ne uzanan, Sight&Sound dergisi tarafından “2015’in en iyi filmi” seçilen “The Assassin/Suikastçı”, 9. yüzyılda Çin’de geçiyor ve sevdiği adamı öldürmesi için görevlendirilen bir kadın suikastçının duygusal ikilemini konu alıyor. Tayvan Yeni Dalga sinemasının en önemli yönetmenlerinden Hsiao-Hsien Hou’nun “Le Voyage du Balon Rouge/Kırmızı Balonun Yolculuğu”ndan beri çektiği ilk film olan “Suikastçı”, Hou’nun “Three Times”, “Millenium Mambo” gibi klasiklerinde de rol almış fetiş oyuncusu Qi Shu’yu başrole taşıyor ve şiirsel dili, incelikli görüntüleri ve yönetmenlik dehasıyla yılın en büyüleyici filmlerinden birine dönüşüyor.


‘Masumiyet Müzesi’ Venedik’ten sonra İstanbul’da!


Radiohead ve Muse için çektiği efsane kliplerinin yanı sıra “Joy Division” ve “Patience (After Sebald)” gibi kült belgeselleriyle tanıdığımız Grant Gee’nin Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’nden esinlenerek çektiği, dünya prömiyerini yaptığı Venedik’te hayranlıkla karşılanan “Innocence of Memories/Masumiyet Müzesi”; Sundance’te Görüntü Yönetmeni Ödülü kazanan, Berlin’in Generation bölümünde “En İyi Film” seçilen, bağımsız sinemanın en önemli ödüllerinden Gotham’da da Bel Powley’e En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getiren “The Diary of a Teenage Girl/Bir Genç Kızın Gizli Defteri”; “Martha Marcy May Marlene”, “Simon Killer” gibi bağımsız klasiklerin yapımcısı olarak tanıdığımız Josh Mond’un John Cassavetes filmleriyle kıyaslanarak övgülerle karşılanan, Sundance’te Seyirci Ödülü’nü, Locarno’dan da Özel Mansiyon’u kapan ilk filmi “James White”; Duplass Kardeşler’in yapımcılığını üstlendiği ve Sean Baker’ın iPhone 5s kullanarak çektiği, hem hikâyesi hem de tekniğiyle senenin en yenilikçi yapımları arasında yer alan, özellikle başrol oyuncuları Kitana Kiki Rodriguez ve Mya Taylor’ın enerjik performanslarıyla seyircinin gönlünü kazanan “Tangerine” ve John Niven’ın aynı adlı çoksatan romanından kendisinin senaryoya uyarladığı ve İngiliz müzik endüstrisinin hâlâ yeni yetenekler aramak için çuvalla para harcadığı 90’ların sonunda bir plak şirketinde dönen oyunları gün yüzüne çıkaran, yılın en sert İngiliz filmi sayılan “Kill Your Friends/Arkadaşlarını Öldür”; Galalar bölümünün en çok konuşulacak filmlerinden…


Noé’den 3 boyutlu Aşk!


Bölümün en heyecan uyandıran filmlerinden biri de hiç kuşkusuz, Gaspar Noé’nin Cannes’da kuyruklara yol açan ve izleyen herkesi şoke eden son filmi Love 3D, The Guardian’ın “Noé’nin seks ile hikâyeyi evlendirme denemesi. Fiziksel aşkın görüntüsünü, sesini ve hissini ekrana yansıtma çabası…” olarak tanımladığı film, Arjantinli auteur Noé’nin “I Stand Alone”, “Irreversible/Dönüş Yok” ve “Enter the Void”filmleriyle deneysellikte sınır tanımadığı sinemasında 3 boyutlu, sıra dışı bir deneyim… Paris’te yaşayan Amerikalı Murphy’nin deli-dolu sevgilisi Electra’yla olan tutkulu birlikteliğini konu alan “Love 3D”, yılın en cesur sinema tecrübelerinden biri olacak.

Kapanış filmi Demolition!
Başta “C.R.A.Z.Y./Çılgın” olmak üzere “Young Victoria/Genç Victoria”, “Café de Flore/Ruh Eşim” filmleriyle takipçilerini yaratan, iki yıl önce “Dallas Buyers Club/Sınırsızlar Kulübü” ile erkek oyuncularına Oscar kazandıran Jean-Marc Vallée’nin son filmi “Demolition/Yeniden Başla”, Türkiye’de ilk kez !f İstanbul’dagösterilecek. Variety’nin “Brokeback Mountain’dan beri en iyi performansı” olarak gösterdiği ve şimdiden 2017 Oscar’ları için adı kulislerde anılan Jake Gyllenhaal’ın başrolünde olduğu “Yeniden Başla”, eşini bir trafik kazasında kaybeden yatırım uzmanı Davis’in bir otomat makinesine sinirlenip şirkete mektup yazması sonrası gelişen olayları konu alıyor. Gyllenhaal’a Naomi Watts ve Chris Cooper’ın eşlik ettiği film, yalnızca Toronto Film Festivali’nde görücüye çıktı ve o günden beri yılın en merakla beklenen projelerinden birine dönüştü. Vallée’nin “Bugüne dek yaptığım en rock’n’roll film” olarak tanımladığı “Yeniden Başla”ya comingsoon.net’in yorumu ise şöyle: “İnsanlar dehasını fark eder fark etmez kült bir klasiğe dönüşebilecek bir film!”

Koltuğunda zıplamak isteyenlere! 

Yaratıcılığa ve deneyimlere açık sinemaseverlerin !f alanı “Karanlık & Köşeli” bölümünde bu sene de, karanlık ve rahatsız edici yapımlardan senenin en çok konuşulan fantastik ve avangart filmlerine, seyircinin ‘görme biçimleri’ni altüst eden, algının kapılarını sonuna kadar açmayı hedefleyen filmler toplanıyor.

En üretken yönetmenlerden Takashi Miike’nin aksiyon ve korkuyu dozunu artırarak kullandığı, dünyanın ilk yakuza vampir filmi “Yakuza Apocalypse/Yakuza Cehennemi”; fantastik tutkunlarının internetteki adresi SLASHFILM’in “Çılgın… Son 10 yılda yapılmış başka hiçbir filme benzemiyor” sözleriyle övdüğü, 1997 yılının kıyametten sonrasını bize gösteren, retro, nostaljik bir gelecek tasarımıyla 80’ler aksiyon filmlerinin bıraktığı yere götüren ve yılın fantastik film festivallerinden ödüllerle dönen “Turbo Kid/Turbo Çocuk”; 80’ler klişelerinin, videokaset kültürünün ve birçok şeyin çılgınca dalgasının geçildiği, şimdiden kült olmuş yılın en çılgın kısalarından “Kung Fury”; özel bir hastanede hemşirelik yapan, sosyal fobisi olan, yalnız bir adamın tuhaf ve arızalı hayatını anlatan, Türkiye sinemasında bugüne dek görmediğimiz girdaplarda dolaşan Pınar Sinan’ın gerilimi “Ceset”; görsel sanatçı AKIZ’in ilk filmiyle takip edilesi yönetmenler listesine üst sıralardan girdiği, yaratık filmlerine getirdiği orijinal bakış ve görselliğiyle insanı adeta sarsan “Der Nachtmahr”; “Æon Flux”,“Jennifer’s Body”, “Girlfight” gibi türler arasında gezen kariyeriyle Hollywood’un kendine has yönetmenlerindenKaryn Kusama’nın yönettiği, sinema tarihinin en dehşet verici yemek sahnelerinden birine sahip “The Invitation/Davet” ve Derya Alabora’yı evini korumak için her türlü caniliği yapmaya ant içmiş Naciye rolünde izleyeceğimiz, Lütfü Emre Çiçek’in Screamfest’te dünya prömiyerini yapan korkusu “Naciye”, !f’in seyirciyi yerinden hoplatacak filmleri arasında…