13 Mart 2016

Sinema uyarlamasını bekleyen romanlar - #11 Şah Mat


İtalyan yazar Mario Mazzanti’nin ülkemizde 2011’de yayımlanan ilk eseri Şah-Mat, son yılların best-seller olmuş dikkate değer polisiye romanlarından biri. Sürükleyici yapısı, öngörülemeyen sürprizleri ve okuyucu esir alan olay örgüsüyle bir çırpıda okunan romanın, yaratıcı polisiye filmlerin pek çıkmadığı şu dönemde, olası bir uyarlamasının türü sevenlerin fazlasıyla memnun edeceği düşüncesindeyim.

Hikâye

Suç psikiyatristi olarak polise destek vermekte olan Claps'in suçluların davranış profilini inceleyerek olası şüphelileri tespit etmek gibi çetin bir görevi vardır. Ancak bu sefer ortadaki cinayet hiç de basit değildir. Karşısında acımasız, kararlı, unutulmak istemeyen ve şehrin korkulu rüyası olmayı amaçlayan bir seri katil vardır. Çözüm hep avuç içinde gibidir ama bir türlü ulaşılamamaktadır, aşılan her bir basamak katilin ininin derinliklerine dalmaktan başka bir işe yaramaz.

Nedir?

Sinemayla da ilgilenen yazar Mazzanti, uyarlaması zor olmamakla birlikte oldukça sinemasal duran bir polisiye roman çıkarmış. Gördüklerinizin tamamen aldatıcı olduğu bir seri katil hikâyesi düşünün. Ve bu aldatıcı hikâyenin içinde başka aldatmacalar ve sürprizler… Olay derinleştikçe siz de daha derine batıyor, sona ulaşmak için daha fazla çaba sarf ediyorsunuz. Sizi kendisine bağlayan ana karakterler ise çoğu polisiye de olduğu gibi bir dedektif veya komiser değil. Suç psikiyatristi Claps ve olaya dâhil olan bir sunucu\haberci… Sürprizlerini bozmamaya özen göstermemiz gereken Şah-Mat’ta adından da anlaşılacağı üzere satranç oyununun önemli bir rolü var. Kitabın kapağına “Ölümle yapılan bir satranç maçı… Her hamle bir cinayet ve her cinayet karmaşık bir planın parçası…” cümlesi taşınmış. Evet, bir noktada katilin cinayetleri satrançla ilişkilendirmesi ve bunu polisle paylaşmasıyla polisiye türü için bir hayli ilginç duran bir vaka ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Seri katil profilleriyle hınzırca oynayan, polisiye klişelerini kusursuz bir biçimde kullanan, Hannibal’a atıf yapan ve Kuzuların Sessizliği’nin paralel kurgusundan etkilendiğini açık eden Mazzanti, bir ilk roman için şaşılacak derecede başarılı bir iş işe imza atmış.

Nasıl uyarlanmalı?

Gerilimin had safhada olduğu ve okuyucunun neler olduğunu tam manasıyla ancak sonunda anlayabileceği bir polisiye hikâye var karşımızda. Dolayısıyla işiniz hiç kolay değil. Karakterlerin İtalyan olması ve hikâyenin İtalya’da geçiyor oluşu, Hollywood’un yapacağı bir uyarlamada sorun yaratabilir. O sebeple ikisinin de değiştirilmesi yerinde olabilir. İsim ve yer değişikliklerinin bir sakıncası yok diye düşünüyorum. Şah-Mat sinemaya uyarlandığında satranç ile ilgili kısımların filmde kitaba göre daha etkili sunulma şansı var. Oyunda yapılan hamleler, bu hamlelerin anlamının anlaşıldığı anlar gerçekten sinemadaki karşılığı düşünülerek yazılmış gibi duruyor. Mazzanti’nin sinemayla yakın ilişkisi olası uyarlamanın da başarılı olma olasılığını kuvvetlendiriyor. Karakterlerin fazlalığı bir handikap olmasına karşın aşılamayacak bir sorun değil. Bazı detaylar senaryo aşamasında kaybolacak. Ancak önemli olan eseri sinema için baştan yaratmaya çalışmamak. Bununla birlikte final kurgusunun değiştirilmesi seyirci memnuniyetini arttıracaktır. İşin arkasında kim olduğunun anlaşılması ve gerilim safhasının bitmesi sonrasında, olayın gerçek yüzünü öğrendiğimiz uzun açıklamalar kısaltılmalı ve olayla birlikte verilmeli. Romandakine oranla daha karanlık bir atmosfer yaratılabilirse bu da filmin hanesine bir artı şeklinde yansıyacaktır. Karakterlerin kartondan kalmaması da elzem. Haberci Greta Alfieri’nin hikayenin ilk bölümlerinde itici bir karakter olması ve okuyucunun zamanla sevdiği bir karaktere dönüşmesi gibi detaylara dikkat edilmesi de önemli bana kalırsa.