22 Eylül 2016

Bir Zamanlar Sinema öneriyor - #52 Slaughterhouse-Five


Kurt Vonnegut’un ilk kez 1969’da yayımlanan kült bilimkurgu romanı Slaughterhouse-Five (Mezbaha No 5), George Roy Hill tarafından 70’li yılların başında sinemaya uyarlandı. Billy Pilgrim adlı bir adamın, kendi tabiriyle zamanda boşluğa düşerek, hayatının çeşitli dönemlerine istemsizce gidip gelmesini, diğer bir deyişle kendi yaşam zamanı içerisinde bir tür zaman yolculuğu yapmasını konu edinen ve sıra dışı tanımını sonuna kadar hak eden eser, döneminin en başarılı filmlerinden biridir. Bilimkurgu sinemasında daha önce denenmemiş şeylerin, hayata geçirilmemiş fikirlerin ve hikâyelerin peşi sıra anlatıldığı 70’li yılların karakteristik bilimkurgularından biri olduğunu söyleyebileceğimiz Slaughterhouse-Five, bugün izlendiğinde dahi seyircisini şaşırtmayı başarabilen dönemeçlere sahip, ilginç bir yapım.

Film, uyarlandığı roman göre daha kapalı bir anlatıma sahip. Bu kapalılıkta ayrıntılara daha az yer verilmesi kadar, senaryo aşamasındaki tercihler de etkili. Dolayısıyla da romanı okumadığınızda filmin ana meselesini anlamakta güçlük çekebilir veya taşları yerlerine oturtamayabilirsiniz. Baştan sona ekstra bir dikkat isteyen Slaugterhouse-Five’ın en belirgin özellikleri çok sayıda kesme yapması ve sıçramalı kurgusu diyebiliriz. Ana karakterimiz Billy Pilgrim’in kendi geçmişine ve geleceğine yaptığı seyahatler esnasında geçişlerin iki zaman arasında olaysal birer bağlantı kurularak yapılması filmin biçimsel başarısının kanıtlarından biri. Kendilerine Tralfamadorian diyen uzaylı bir halk tarafından kaçırılan Billy, artık yaşadığı anda kalamıyor ve çocukluğundan, II. Dünya Savaşı’nda Almanlara esir düştüğü yıllara kadar pek çok yaşanmışlığına geri dönüyor. Slaugterhouse-Five’ı zaman yolcuğu filmlerinden ayıran temel fark, yolculukların bedensel olmaması. Bu haliyle biraz kafa karıştırıcı olsa da kıymetini bilmek gerekiyor.

Özellikle son 20 dakikalık dilimiyle (Bu bölümde 2001: A Space Odyssey’den etkilendiği çok açıktır.) farklı bir yola giren ve salt bir zaman yolculuğu filmi olmadığını belli eden Slaughterhouse-Five, uyarlandığı romanın eleştirel keskinliğine sahip olmamasına karşın, zaman mefhumu üzerine söyledikleri ve kurduğu dünya ile benzerleri olsa da ayrıksı durabilmeyi başarabiliyor. Bu filmin başka bir romandan uyarlanan The Time Traveler’s Wife’a esin kaynağı olduğunu da söyleyerek, başta zaman yolculuğu teması olmak üzere bilimkurgu sinemasıyla ciddi düşünen her sinemasevere öneriyorum.