Henry & June ve The Unbearable Lightness of Being (Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği) uyarlaması gibi erotizmini hissedebileceğim filmleriyle zihinlerde yer edinen sinemacı Philip Kaufman'ın, 2000'de hayata geçirdiği oyun uyarlaması Quills (Düşlerin Efendisi) yönetmenin en başarılı çalışmalarından biri. Fransız erotik edebiyatın ve sadizmin öncüsü olarak bilinen Marquis de Sade'in hayatının bir bölümüne odaklanan Quills, klasik bir biyografik film değil. Bunun sebebi de gerçekleri eğip bükmesi, hikayesine hizmet edecek biçimde şekillendirmekte beis görmemesi. Şüphesiz ki, bu tercihi filmin lehine sonuçlanmış.
Film, Marquis de Sade'ın hayatının son on yılını yaşadığı, Charenton Akıl Hastanesi'nde geçiyor. Filmde özetle, zamanını mahkumların oynadığı oyunları yazıp yöneterek sözde tedavi edici bir uğraşla ve bir çamaşırcı kızın yardımıyla kendisine uygulanan yasağı delerek, Marquis'in romanlarının oradan kaçırılması anlatılıyor diyebiliriz. Kaufman, filmi Marquis'in genç ve güzel bir kadının müstehcen hikâyesini anlatmasıyla başlatıyor. Kamera açısı değiştiğinde, kadının giyotinle idam edilmek üzere olduğunu anlıyoruz. Bu açılış, bize dönemin Fransa'sında ahlaksızlık olarak görülen davranışların, insanları idam gibi en ağır cezalara çarptırılabileceğini göstermesi açısından önemli ve seyirciyi şoklayarak, Sade'in hikayesine bir nevi hazır hale getiriyor. De Sade, Charenton'da kilit altında ama görece lüks içinde yaşıyor. Yazmasına izin veriliyor ancak yazılarını dışarı çıkarması yasaklanmış. Onu kontrol altında tutarken, sapkınlık olarak kabul edilen eserlerini toplumdan uzak tutmak amaçlanıyor. Marquis de Sade, her seferinde bu yasağı delerek, baskı ve yasaklara karşı direniyor. Marquis de Sade'ın kalemleri, kağıtları ve mürekkebi elinden alınınca, önce tavuk kemiği ve kırmızı şarapla, daha sonra da kendi kanı ve en son dışkısıyla yazmaya devam etmesi, yazma tutkusu üzerine hayallerimizin ötesine geçen bir hikayeye dönüştürüyor filmi. Quills, temele ifade özgürlüğü ve sanatsal yaratıcılıkla ilgili bir hikaye anlatmaya soyunuyor. Yönetmen Kaufman'ın, bu hususta da oldukça etkileyici bir iş çıkardığını söylemem gerekiyor. Zira ilk izlendiğinde seyircisini çarpıyor film. Hikayenin ne kadarının doğru olduğunu araştırmak için yoğun bir istek duyuyoruz. Filmde yer almasa da Marquis de Sade'in en meşhur eseri Solo ya da Sodom'un 120 Günü'nü esaret altındayken yazdığı biliniyor. Filmde Justine adlı kitabı ve daha kısa metinleri öne çıkarılmış.
Geoffrey Rush'ın, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar adaylığı elde ettiği Marquis de Sade yorumu için bile izlenebilecek Quills, bir biyografiden daha çok, bir dönem filmi olarak yetkinliği tartışılmayacak kadar iyi bir film.