27 Ağustos 2016

Bir Zamanlar Sinema öneriyor - #51 Fantastic Voyage


Bizde 'Esrarengiz Yolculuk' olarak bilinen Fantastic Voyage, 60'lı yıllar bilimkurgu sinemasının en başarılı örneklerinden biri. Daha sonra Soylent Green ve Conan the Destroyer gibi iyi tür filmleri çeken Robert Fleischer'ın yönettiği Fantastic Voyage, üzerinden geçen 48 yıla rağmen özgünlüğünü koruyabilmiş ve ne hikmetse yeniden yapım furyasına hala kapılmamış sıra dışı bilimkurgusal bir hikaye... 50'li ve 60'lı yıllar bilimkurgu sinemasını esir alan soğuk savaş paranoyasını işleyen filmlerin en yaratıcı örneklerinden biri bu. Bilmeyenler için konusundan kısaca bahsetmek faydalı olacaktır.

Suikasta uğrayıp komaya giren bir diplomat ülke için hayati önem taşıyan bir bilgiye sahiptir. Olağan yöntemlerle yapılacak herhangi bir ameliyat cevap vermediğinden, henüz deneme aşamasında olan bilimsel bir yolla son derece kritik bir operasyon yapılmak zorundadır. İnsan dahil herhangi bir madde mikroskobik boyutlara kadar küçültülebilmektedir ve diplomatı kurtarmanın tek yolu çoğu bilim insanı olan bir grubu küçülterek diplomatın vücuduna, gerekli teçhizatlarla göndermektir. Amerika ve Rusya, her iki ülkenin de kullanabildiği bu keşfin tek kusuru küçültülen nesnenin 1 saat sonra eski haline gelmesidir. İki ülke de olası bir savaşta bunu kendi lehine kullanmak istemektedir.

Fantastic Voyage, döneminin en azından bir adım ilerisinde bir bilimkurgu filmi. Aslında 60'lı yıllarda böylesine cesaret isteyen bir işe soyunmaları gerçekten şaşırtıcı. Soğuk savaştan beslenen istila filmlerinin arasında parlayan film, tür açısından sürekli yeni şeylerin denendiği 70'li yıllara daha yakın duruyor. İnsanın küçülmesi ya da küçültülmesi fikri çok değil bu filmden 10 yıl önce The Incredible Shrinking Man'de kullanılmıştı. Orada kimyasal bir atığa maruz kalan bir adam kendi kendine küçülmeye başlıyor ve varoluşunu sorguluyordu. Burada ise bizzat insanoğlunun bulduğu bilimsel bir keşfin savaşa hizmet etmesi gibi bir durum söz konusu.

Fantastic Voyage'i bir tür uzay yolculuğu filmi olarak okumak da mümkün. İnsanın bedenine yapılan yolculuğun herhangi bir uzay yolculuğundan pek farkı yok. Esasında insanın uzaya ilk çıkışı gibi heyecan yaratan bir yolculuk bu. Evrenin sırlarına vakıf olmaya çalışan insanoğlu kendi içine yöneliyor. Bu yolculuğu uzay yolculuğuna benzetmemizin bir sebebi de uzay gemisini andıran bir gemi ve astronotumsu kıyafetleriyle hayati bir göreve çıkan ekibimizin, tıpkı uzayda karşılaşılan çeşitli sorunlar gibi türlü aksilikle mücadele etmesi ve mikroskobik bir gözle kendi bedenimize bakış atmamız denilebilir. Fantastic Voyage'in fikir bazındaki yaratıcılığı, işin görsel karşılığı bulunamamış olsaydı film bayağı kaçabilirdi. 60'lı yılların efekt teknolojisi buna müsaade etmiyor neyse ki... İnsan vücudunun en kuytu köşelerinin görsel karşılığının bulunabilmesi, bu yolculuğu keyifli kılıyor. Karakterlerimizin 1 saat içerisinde görevi tamamlama zorunlulukları ve sürekli çıkan terslikler sürükleyici bir seyirliğe dönüştürüyor filmi.