21 Temmuz 2014

Bir Zamanlar Sinema öneriyor #2 - Le Dernier Combat


A Boy and His Dog, Mad Max ve Mad Max: The Road Warrior filmleriyle ana hatları iyice belirlenen -özellikle görsellik ve kıyamet sonrası dünyasını yaratma anlamında- post apokaliptik bilimkurgu alt türü, bahsettiğimiz filmlerin peşi sıra daha deneysel diyebielceğimiz yeni temsillerle çıktı karşımıza. Luc Besson’ın sinema sahnesine çıkışı anlamına da gelen ilk uzun metrajı Le Dernier Combat bu alt türün en özel işlerinden biri ama fazla bilinen örneklerinden biri değil.

Sebebi açıklanmayan bir felaketin insanlığın büyük bir bölümünü yok ettiği bir gelecekteyiz. Geride kalanların da tek amacı hayatta kalmaktır. Daha doğrusu kendi kişisel savaşlarını vermektedirler. Filme ilişkin en önemli detay insanoğlunun konuşma yetisini kaybetmiş olmasıdır. Besson, bu veriyi sanki diyalogsuz bir film yapmak için hikayeye yedirmiştir ancak sessiz film düşüncesinde değildir. Adı konmayan felaket iklimi, doğayı ve insanı değiştirmiştir ancak insanı insan yapan içgüdüsel ihtiyaçları, zayıflıkları, doğasındaki iyilik ve kötülük yine aynı.. Film de ‘kıyamet sonrası’ böyle bir ilkel dünyada insana ve birbirleriyle ilişkilerine bakıyor. Özellikle de kadının konumuna dikkat çekiyor, erkek için vazgeçilmezliği üzerine düşündürüyor diyebilriiz.

Le Dernier Combat, hem en basit haliyle insanla ilgilenmesi, hem de ölçeğini küçük tutmasıyla minimal bir kıyamet sonrası bilimkurgusu… Besson’un, gücünü sessizliğinden ve basitliğinden alan ve estetiğiyle de unutulmazlar arasına giren bir ilk film çektiğini söyleyebiliriz.