27 Nisan 2016

İlk izlenim: Suicide Squad


Süper kahraman filmlerinin dur durak bilmediği bir dönemden geçiyoruz. Fantastik sinemanın 2000’lerde altın çağını yaşamasında büyük bir payı olan çizgi romanların artık kenarda köşede kalmış, daha az popüler örnekleri dahi sinemaya uyarlanmaya başladı. Dc ve Marvel arasında alttan alttan süren pasta savaşını da düşünürsek daha gösterişli projelerin hayata geçirilmesine şaşırmamalı. Marvel’ın eli yükselterek süper kahramanların toplandığı Avengers filmlerini yapması, bunu Captain America serisiyle sürdürmesi ve gişedeki başarısı Dc’yi harekete geçirdi. Hala vizyonda olan Batman v Superman: Dawn of Justice ve Ağustos’ta izleyeceğimiz Suicide Squad, savaşı iyice kızıştıracak gibi görünüyor.

Süper kahramanların toplandığı filmlerde karakterler aynı evrene ait olsalar da farklı filmlerin karakterlerini bir araya getirme düşüncesinin benzer bir uygulaması olduğundan bugüne dek iyi bir sonuç vermedi. Bu bakımdan ne kadar umutlu olsak da Suicide Squad’a endişeyle yaklaşmaktan geri duramıyoruz. Ama bu projenin daha cezbedici bir ana fikri var: Bir araya getirilenler kahramanlar değil, azılı suçlular yani kötü karakterler. Ancak kötülerden bile daha kötüleri olduğu için İntihar Timi oluşturulmak zorunda kalınıyor. Çıkış noktasının ve karakterlerin ilgiye değer olması merakımızı arttıran bir unsur. Filmin fragmanlarını da unutmayalım tabii.

Durdurulamayan gizemli bir suç örgütünü çökertmek için bir intihar timi oluşturulur. Varlığından çok az kişinin haberdar olduğu bu tim, suça batmış ve de cezasını çekmekte olan şöhrete sahip suçlulardan kurulur: Joker, Harley Quinn, Deadshot, Kaptan Boomerang gibi isimlerden oluşur. Hikâyenin merak edilen noktası ise intihar timinin başarılı olmaları için değil de kazanamayacakları bir savaşa gönderilmiş olduklarını fark etmeleri sonrasında ne yapacakları sanırım.

Fragmana baktığımızda, çizgi romanın karanlık dünyasının korunmaya çalışıldığını ve mizahi öğelerle bu kaotik dünyanın yumuşatıldığını görüyoruz. Joker ve özellikle de Harley Quinn karakteriyle mizaha alan açılmış. Zaten bu iki karakterin parlayacağını söyleyebiliriz. Fragmanda dikkat çeken bir husus da intihar timinin savaştığı suç örgütüne ilişkin pek bir ipucu verilmiyor oluşu. Filmden yayınlanan üç fragmanda da anti-kahramanlarımız ön planda. Suicide Squad’da muhtemelen ekibin iç çatışmaları eksik olmayacak. Batman’in hikâye içindeki rolünün çizgi romanlardan bildiğimiz kadarıyla intihar timini kötücül amaçları olan bir oluşum sanmasıyla ilintili olacak ve kısa bir zaman alacak filmde.

Suicide Squad’ın sonu da Avengers filmleri ve Batman v Superman gibi olabilir. Anti-kahramanların toplanması beklediğimiz etkiyi yaratmayabilir. Beklentiyi yüksek tutmamakta fayda olduğunu düşünüyorum çünkü yönetmen David Ayer ortalama bir sinemacı. Hatta henüz “waov” dediğimiz bir film çekememiş yönetmenlerden kendisi. Burada da stüdyonun isteklerinin dışına çıkamayarak memur yönetmenlik sergilemiş olma ihtimali yüksek görünüyor. Ayrıca Jared Leto’nun Joker, Margot Robbie’nin de Harley Quinn kompozisyonları filmin başarı veya başarısızlığında ciddi bir rol oynayacaktır. Açıkçası David Ayer’den çok onlara güveniyorum.

Seyircinin artık karizmatik kötü karakterleri daha çok sevmeye başladığı bir dönemde Suicide Squad’ın zamanlaması oldukça iyi. Bu yazın hiti olmaya aday diyebiliriz.