22 Ağustos 2013

High Tension


Korku sineması adına, son 10 yılın en sansasyonel filmi olan Yüksek Tansiyon, Alexandre Aja’nın ilk korku denemesi olmakla birlikte Fransız korku sinemasının yükselişinde lokomotif görevini de üstlenmekte. Alex ve Marie’nin sınavlarına çalışmak için Alex’in ailesinin de yaşadığı kırsaldaki evine gitmeleri, gece geç saatlerde iri kıyım bir psikopatın kapıyı çalıp, evdekileri vahşice öldürmeye başlamasıyla açılan hikaye temelde oldukça basit ve klişe görünüyor. Ancak Aja, görünürdeki basitliği iki şekilde (biçim ve saklı içerik) kırıyor, ikisinin de ucunu akılalmaz bir sürpriz finalle bağlayarak… Bu öyle bir final ki, derin psikolojik tahlilleri elzem bir hale getiriyor ve hikaye akışının da önemini kaybetmesine neden oluyor. Hikaye akışının önemini kaybetmesinin Hollywood anlatısına alışmış seyircide ters tepki yaratmasını, filmin mantıksız ve saçma gibi yakıştırmalara da maruz kalmasını doğal karşılamak gerekiyor.

70’li yıllar korku filmlerinin izini süren, özellikle de The Texas Chainsaw Massacre’dan aldığı referanslarla yola çıkan Yüksek Tansiyon, yarattığı psikopat katil tiplemesiyle Slasher alt türü içinde yapı-bozucu kimliğiyle yükseliyor. Sessiz ve derinden kendi hayran kitlesini bulan filmde; Alexandre Aja, göstermekten çekinmediği ‘Gore’ sahneleriyle olabildiğince sert ve tavizsiz, ani korkutma hilelerine hiç bulaşmayıp hakiki bir gerilimle seyirciyi sarabilmesi ve şok etme düşüncesini gerçek anlamda başarabilmesiyle de takdiri hak ediyor. Yüksek Tansiyon’la Fransız korku sinemasının Hollywood’a kafa tuttuğunu söyleyebiliriz. Nefes kesici ve ülke sineması adına aşılması zor bir eşik!