15 Aralık 2015

Sinema uyarlamasını bekleyen romanlar - #10 İstanbul Hatırası


Türk polisiyesi dendiğinde akıllara gelen ilk isim olan Ahmet Ümit, üretken bir yazar. Daha önce Sis ve Gece ve ardından Bir Ses Böler Geceyi adlı romanları sinemaya uyarlanan Ahmet Ümit’in bugünlerde yeni kitabı Elveda Güzel Vatanım raflardaki yerini aldı. Yazımızın konusu ise bir önceki eseri İstanbul Hatırası…

Hikâye

Byzantion’dan İstanbul’a uzanan, heyecan yüklü bir serüven… Sarayburnu’nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset, Avuçlarında antik bir para... Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke… Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli tarihi…

Nedir?

Başkomiser Nevzat ve yardımcılarının peş peşe işlenen esrarengiz cinayetleri çözme çabasının işlendiği İstanbul Hatırası, son ana dek ilgiyle okunan bir polisiye hikâye. Seri katil hikâyelerinin olmazsa olmazlarından sürpriz sonun da tıkır tıkır işlediği İstanbul Hatırası, gerilimden ziyade okuru ikilemde bırakmadaki başarısıyla hatırlanacaktır. Karakterlerin birbirleriyle ilişkileri ve geçmişleri iyi örülmüş. İstanbul’un tarihi yapıları ve genel olarak tarihsel detaylar yama gibi durmuyor. Ahmet Ümit zaten mekân kullanımı konusunda usta bir yazar. İstanbul’u da iyi biliyor. İstanbul Hatırası, türü sevenleri hüsrana uğratmayacak bir eser diyebiliriz.

Neden uyarlanmalı?

Türk sineması hiçbir zaman hızlı evrilen bir sinema olmadı. Bunun en açık kanıtı da tür filmlerinin üstesinden bir türlü gelemiyor oluşumuz. Korku denemeleri arttı ve Baskın örneğine bakarak yapabildiğimizi gördük. Sen Aydınlatırsın Geceyi ise en uzak olduğumuz türlerden fantastikte dahi kendi stilimizi ortaya koyabildiğimizde başarılı olabileceğimizi gösterdi. Polisiyedeki duruma baktığımızda, son dönemdeki denemelerin hüsranla sonuçlandığı tartışma götürmez bir gerçek. Ejder Kapanı, Beyza’nın Kadınları ve Av Mevsimi gibi seri katil hikâyeleri, korkuya oranla altından kolaylıkla kalkılabilecek bir tür olmasına karşın vasatı aşamamış örneklere sahne oldu olmaya da devam ediyor. İşte bunu aşabilmek için sinemamızın Ahmet Ümit romanlarına sarılması gerektiğini düşünüyorum. Pek çok romanında polisiyeyi tarihle harmanlayarak ilgiye değer hikâyeler üreten Ümit’in bu formülü polisiyede çıkış biletimiz olabilir. “Peki, neden İstanbul Hatırası?” derseniz de, romanın oldukça sinematik durması ve İstanbul’un gizemli geçmişine ışık tutarak, sinemamız için öncü bir nitelik kazanabilecek olması diye düşünüyorum.

Nasıl uyarlanmalı?

Henüz polisiyede kendisini ispatlamış bir yönetmenimiz olmadığı için en büyük sorun, eserin sinemaya aktarılması meselesi. İstanbul Hatırası bir formül kitabı olduğu için o formülü sinemada işletebilecek vizyona sahip bir yönetmen bulmak şart. İkinci problem de senaryo aşaması. Nasıl bir adaptasyon yapılmalı? Öncelikle tarihsel ayrıntıların azaltılması gerekiyor. Elbette İstanbul Hatırası’ndan yapılacak uyarlama fark yaratacaksa bunu tarihle polisiyeyi ustaca harmanlamasıyla yapacak fakat iyi bir film çıkarabilmek için bazı fedakârlıklar yapılmak zorunda. Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi ve Melekler ve Şeytanlar romanlarının sinema uyarlamalarındaki hezimet unutulmamalı. Türe hâkim Hollywood dahi benzer bir formülün izini süren Brown romanlarından eli yüzü düzgün filmler çıkaramıyorsa, bizim iki kez düşünmemiz gerekeceği çok açık. Şu da bir gerçek ki, Brown romanları kadar komplike bir roman değil İstanbul Hatırası ve temelde klasik bir polisiye olması sebebiyle aynı kefeye koymak doğru olmayacaktır. Uyarlamasının zorluğunu anlatmaya çalışıyorum sadece. Diğer bir konu da karakterlerin kartondan kalıp kalmaması meselesi. Burada oyuncu tercihleri önemli ama senaryo aşamasında dramatik yapıyı güçlendirmek ve romandaki gibi yaşayan karakterler yaratmak bir zorunluluk. Bu noktada Ahmet Ümit’in müdahalesi de gerekebilir. Polisiyedeki engin bilgisinden ve tecrübesinden yararlanmak lazım. Bazı yabancı yazarların kendi romanlarını uyarlaması gibi Ümit’in de senaryoyu kendi yazması filmin lehine olur. Son bir şey daha var. Romanda Ümit’in ustalıkla gizlemeyi başardığı sürpriz sonun filmde de açık edilmemesi oldukça önemli bir husus.