En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil 7 dalda Oscar adaylığıyla vizyona girdiği yıl adından sıkça söz ettiren filmlerden olmayı başaran The Imitation Game, bir II. Dünya Savaşı filmi olması, bir biyografi olması ve tarzı gibi özellikleriyle “Oscar için çekilmiş” hissiyatı yaratmıştı. Elbette öyle bir düşünceyle yola çıkılmasına rağmen temiz senaryosu, kurgu masasındaki hamleleri ve Morten Tyldum’ın ne yapmak istediğini bilen bir yönetmen olması gibi etkenlerle hakkı teslim edilmesi gereken iyi bir film diyebiliriz The Imitation Game için.
Savaşlar cephede değil, masa başında kazanılır!
Cephede yaşananlarla ilgilenmeyen The Imitation Game, klasik
bir II. Dünya Savaşı filmi değil. Bu, ‘savaşlar cephede değil, masa başında
kazanılır’ın filmi. Almanlar’ın çözülmesi imkansız olarak görülen Enigma
şifrelerinin kırılarak, matematik ve stratejiyle kazanılan II. Dünya Savaşı’nın
perde arkasında yaşananları odağına alıyor. İngiltere’nin en yetenekli şifre
çözücülerinden kurulan bir ekibin, zamana karşı verdikleri savaş; sırlar,
çeşitli fedakarlıklar ve özveriyle kazanılıyor. Filmin başarısı da cepheyi
göstermeden savaşı hissettirebilmesinde. Açıkçası Naziler nasıl kaybetti
sorusuna II. Dünya Savaşı’nı konu alan birçok filmden daha açık bir cevap
verebilmesi önemli bir detay bana kalırsa.
Alan Turing: Bir dehanın portresi
Okul yıllarında zekasıyla kısa zamanda fark edilen Alan Turing, diğer çocuklardan farklı olduğu için arkadaşları tarafından dışlanıyor, hatta ötekileştiriliyor. Matematik, fizik gibi derslere ilgilisi, yolunun kriptografiyle kesişmesine olanak tanıyor. Dehası onu asosyalleştirirken, kaderini de belirliyor. Çocukluk ve gençlik döneminde yaşadıklarının cinsel eğilimi üzerinde nasıl bir etkisi olmuştur kestirmek güç ancak, filmin akışı içerisinde Turing’in homoseksüelliği önemli bir noktada duruyor. Homoseksüelliğin yasal olmaması savaş yıllarında ama özellikle de sonrasında Alan Turing’in yaşamını derinden etkiliyor. O, modern dünyayı değiştirirken, aynı toplum onun tercihlerini ve yaşam biçimini kabullenemedi. Dolayısıyla başarı ve zaferleri, muhafazakar düşünce yapısına kurban gitti, onu trajik bir sona götürdü denilebilir. Ama elbette geç de olsa adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Filmde, Alan Turing’i Benedict Cumberbatch’ın ölçülü bir performansla canladırdığını görüyoruz.
Modern bilgisayarın öncüsü ‘Christopher’
İlk çağlardan bugüne değin, insanoğlunun doğaya, hayvanlara
ve kendi türüne karşı üstünlük kurma çabası yeni gereksinimler doğurmuştur. İlk
aletin icat edilmesindeki saflığı bir kenara koyarsak, savaşlar teknolojik
gelişmeler için bir katalizör işlevi görüyor denilebilir. Bu noktadan The
Imitation Game’e bakarsak; II. Dünya Savaşı’nda Almanlar’ın icat ettiği Enigma
adlı makinelerle yapılan şifreli iletişimi kırabilmek için İngilizler de başka
bir makine icat ediyor. Matematik dehası Alan Turing’in bir makineyi bir başka
makineyle alt etme düşüncesi, modern bilgisayarın öncüsü olarak kabul edilen
teknolojinin doğuşu anlamına geliyor. Buradan da şu sonuca varabiliyoruz:
Savaşlar yeni teknolojik gelişmelere önayak olurken, teknolojik gelişmelerin de
savaşlar üzerindeki dönüştürücü bir etkisi var. Bilgisayarın icadı, savaşı
kazanma motivasyonuna dayansa da Turing’in esas motivasyonunun bilim insanının
yaratma ediminden aldığı-alacağı hazla veya başarma duygusuyla daha iyi
açıklanabileceğini söyleyebiliriz.
Temiz işçiliğiyle takdir edilmeli
Yönetmenimiz Morten Tyldum, Alan Turing’in biyografisini
onun okul yılları, savaş yılları ve hayatının son dönemine denk gelen 1950’ler
olmak üzere üç farklı zaman diliminde incelemiş. Çizgisel bir akışın
tercih edilmemesi, kurgudaki temiz işçilikle birleşince ortaya iyi akan,
dinamik bir biyografi çıkmış. Hayatının üç zaman dilimine sıkıştırılması,
Turing’in diğer başarılarının ve onu ölüme götüren sürecin atlanması gibi
önemli detaylara yer verilmemesi ise filmin eksileri denebilir. Savaşı daha çok
gerçek görüntülerle veren Tyldum, “gerçek hikayeden uyarlanmıştır” bilgisinin
altını çiziyor. Şifrenin kırılma anı ve sonrasında doruk noktasına ulaşan The
Imitation Game, seyir keyfi yüksek bir film.