1 Ağustos 2025

Bir Zamanlar Sinema Öneriyor: #80 The Congress

Beşir’le Vals ile tanıdığımız Ari Folman'ın, Stanislaw Lem’in önemli eserlerinden Gelecekbilim Kongresi'ni temel alıp, serbest bir uyarlamayasına soyunduğu The Congress (Son Şans), önce sinema sektörünün ardından da insanoğlunun geleceğine bakış atan benzersiz bir bilimkurgu denemesi...

The Congress’te de kendini oynayan ve artık gözden düşmüş bir oyuncu olan Robin Wright’ı yepyeni bir teknolojiyle dijital ortamda yeniden yaratılan, sektörde artık dijital kopyası ve sinemasal benliğiyle varolmak zorunda kalan bir karakter olarak izliyoruz. Bildiğimiz anlamda oyunculuğun devre dışı kalmaya başlamasıyla sözde daha özgür bireylere dönüşüyor oyuncular. Elbette ki Folman, sektörün gidişatını ve ticarete dönmesini eleştiriyor. Bir yandan getirdikleriyle (beyazperde de hep genç kalmak gibi) hayranlık uyandırsa da klasik sinemanın sonunu işaret etmesi, yaratıcılığı öldürmesi gibi sebeplerle karşısında durulması gereken bir teknolojik atılım masaya yatırılıyor.

Masum Sanık Rogger Rabbit çizgi karakterlerini gerçek dünyaya salıverip, gerçeklik içinde fantastik bir alem yaratmasıyla o gün için önem arz eden bir işti. Bir anlamda o filmin mirasını devralan The Congress ise Roger Rabbit’i çıkış noktası olarak belirliyor ve özündeki fantastik öğeleri halüsinatif bir dünyaya hapsediyor. Halüsinatif dünya ile gerçekliği ya da çizgi olanla gerçekliği hem iç içe geçiriyor hem de birbirinden keskin bir çizgiyle ayırıyor Folman. Filmin ilk 45 dakikasında sektörün geleceğine bakıp, 20 yıl sonrasına atlayan ve birden live action animasyona geçen Folman, bu durumu hikayenin bir parçası yaparak işlevsel kılıyor. The Congress’in farkı da burada ortaya çıkıyor. Biçimsel yetkinliği, oldukça yaratıcı hikayesi, eleştirel tutumu ve sinema dili filmi kendi türü içinde önemli bir noktaya taşıyor.

Dünyanın geleceğine dair karanlık bir tablo çizen The Congress, insanoğluna sahte de olsa cennete kaçma fırsatını veriyor. Folman, The Matrix’in kıyamet sonrasında sanal bir dünyaya hapsedilen insanlık fikrini tersine döndürerek uyguluyor. Mavi-kırmızı hap benzeri bir seçim yapılarak Harikalar diyarına adım atılıyor. İnsanoğlu mücadele etmeyi ya da gerçekliği değil, halüsinatif bir hayatı tercih ediyor. Abre los Ojos ya da yeniden çevrimi Vanilla Sky’da bireyin bilinçaltı düzeyine indirgeyerek gerçekleştirebildiği gerçeklikten kaçış formülünün eğilip bükülerek hayata geçirildiğini de görüyoruz The Congress’te.