Kariyerine 90'lı yıllarda başlayan yeni kuşak Amerikalı yönetmenler arasında kendine has tarzı ve peş peşe çektiği filmlerle genç yaşta ustalık mertebesine erişen Paul Thomas Anderson, daha çok Boogie Nights (1997) ve Magnolia (1999) adlı filmleriyle tanınıyor. Anderson'ın 2007 tarihli 5. filmi There Will Be Blood (Kan Dökülecek) Upton Sinclair'in 1927 tarihli romanı 'Oil'den uyarlama. 8 dalda Oscar'a aday olup en iyi erkek oyuncu (Daniel Day-Lewis) ve en iyi görüntü yönetmeni Oscar'ına layık görülen film, en iyi film ve en iyi yönetmen Oscar'larını Coen'lerin o yıl büyük ses getiren filmi No Country for Old Men'e kaptırmış olsa da bu çok daha büyük bir film olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
20. yüzyıl başlarında Daniel Plainview adlı bir maden işçisinin kısa zamanda bir petrol avcısına ve Kalifornia'da bir aile çiftliğinin petrol çıkartma haklarını satın almasıyla servetine servet katan bir iş adamına dönüşüm hikayesi anlatılan.
Hollywood, bize daha çok 1800'lü yıllarda Amerikan Rüyasını gerçekleştirmek uğruna altın avcısı olan insanların öykülerini anlatıp durdu. Sanayi Devrimi ve sonrasında yükselen değer petrol oldu. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ve özellikle 20. yüzyılın ilk çeyreğinde altın avcıları yerini petrol avcılarına bıraktı. Paul Thomas Anderson, sinemanın pek el atmadığı bu konuyu karakter odaklı bir hikaye dönüştürerek Yurttaş Kanevari bir yükseliş öyküsünü eşsiz bir sinematografiyle perdeye taşıyor. There Will Be Blood'ın ikinci bir öyküsü daha var. Bir yan hikaye diyelim. Ana karakterimiz Daniel Plainview ve kasabanın genç vaizi Eli Sunday arasında gelişen ve ana hikayeyi besleyen, gerilimin eksik olmadığı bir karakter çatışması. Ayrıca Anderson, 'Oil' romanından sadık bir uyarlama yapmanın derdinde değil. Bunu filmini Daniel Plainview karakteri etrafında kurmasından ve karakter üzerinde yaptığı ayrıntılı çalışmadan anlayabiliyoruz. Bu öyle bir karakter ki bugünkü kapitalist sistemin temellerini Daniel Plainview üzerinden okumak mümkün. Daniel Day-Lewis'in performansının da insanüstü olduğunu söylemeden geçmeyelim.
There Will Be Blood, Paul Thomas Anderson'ın yönetmenlik dersi niteliğindeki çalışması, dönem ve ayrıntılara gösterdiği özen, kalburüstü oyunculukları, birinci sınıf görüntü ve sanat yönetmenliğiyle ne kadar övsek yetersiz kalacak mühim bir sinema olayı.
Son söz: 2000'li yılların en iyilerinden. Sakın kaçırmayın!