Kariyeri boyunca 150'nin üzerinde film çektiğini bildiğimiz İspanyol yönetmen Jesus Franco, korku sinemasının önemli isimlerinden biri. Aralıklarla çektiği zombi ve vampir gibi alt tür filmlerinin yanı sıra çıplaklığı cesurca kullanmış, 'yetişkin' filmleri de üretmiş bir isim. Yönetmenin en meşhur filmlerinden biri olarak kabul edeceğimiz erotik vampir filmi Vampyros Lesbos, hikayesi İstanbul'da geçen ve çekimlerinin bir bölümü de ülkemizde gerçekleştirilen 1971 yapımı kült bir film. Ama neden kült olduğunu anlamakta zorluk çekebileceğimiz işlerden...
Her gece aynı rüyayı gören Linda, eşi Ömer'le birlikte gittiği gece kulübünde çıplak bir vitrin mankeniyle striptiz yapan kadının etkisi altına girer. Daha sonra çalıştığı firmadan gelen bir mektup üzerine Kontes Nadine adlı bir kadının mülküne gitmek için yola çıkar ve kontesin striptiz yapan kadınla aynı kişi olduğunu fark eder. Olaylar gelişir ama pek de sağlıklı geliştiğini söylememiz oldukça güç. Aynı zamanda bir vampir olan Kontes, söylediğine göre Kont Dracula'nın mirasçısı. Bu da Vampyros Lesbos için hep anlatılagelen Dracula filmlerinin sonrasına bakış atan bir vampir filmi yorumu yapmamıza olanak veriyor. Sırtını Dracula'ya yaslayıp vampir külliyatından uzak düşmemeye özen gösteren bir film bu ama sorun da tam bu noktada çıkıyor. Bildiğiniz gibi Dracula hikayeleri daima klasik vampir filmi şablonuna uymuştur. Gün ışığından şiddetle saklanırlar, aksi halde bu sonları olur. Şimdi kontesimizin Dracula ile birlikteliğini ve mirasçısı olduğunu düşündüğümüzde gün ışığında serbestçe dolaşmasının büyük bir çelişki yarattığını söylememiz gerekiyor. Hatta sahilde güneşlendiğini de görüyoruz kontesin. Franco, iki film arasında bağlantı kurmamış olsa, gün ışığına çıkabilen vampir tanımını yadırgamazdık şüphesiz. Yönetmenin vampir mitini çok da ciddiye almadığını görüyoruz.
Lezbiyen vampir Nadine'i sahnelerinin çoğunda çıplak ya da yarı çıplak olarak görüyoruz. Linda ile olan bağlılıkları erotik sahnelere gebe ama filmde çok önemli bir yer tuttuklarını söylememiz zor. Jesus Franco, çıplaklığın ve erotizmin estetik karşılığını bulmuş bulmasına ama işin vampir ayağı için aynı yorumu yapamıyoruz. Vampir filmi olarak zayıf kalan Vampyros Lesbos, bir kaç sahnesiyle akılda kalabilecek vasat bir film esasında. Franco filmlerinin çoğu gibi... Gündüz çekimlerinin çok fazla olması (kadraja sık sık cami vs. girmesi de cabası) hem vampir filmi hem de erotik film atmosferi oluşturma anlamında büyük bir handikaba neden olmuş. Olay örgüsünün dağınık ve zayıf kaldığı b tipi bir erotik korku filmi bu. Ağır temposu ve pek bir anlam çıkaramadığımız sembolleri de filmin aleyhine işleyen hususlar. Görüldüğü gibi anlatısı, hikayesi ve atmosferi zayıf ama nihayetinde iç gıcıklayan bir cazibesi de olan Vampyros Lesbos, türe özel ilgisi olmayanlar dışında öneremeyeceğim bir film.
Son söz: Vampyros Lesbos, neden kült bir film sorununun peşine takılıp izlenebilir ama fazla bir şey beklemeyin! 4.7\10