Amerikan Sinemasının harika çocuğu Steven Spielberg için 70'li yıllardan bugüne dek popüler sinemanın en önemli temsilcisi diyebiliriz. Spielberg, 1971'de Duel (Bela) ile başladığı kariyerinde türden türe atladı. Bilimkurgu, korku, macera, savaş filmleri, dramalar ve son olarak da animasyonla çıktı karşımıza. Spielberg'in yaratıcılığını ve üretkenliğini bir kenara koyarsak sinemasında öne çıkan iki ana unsurun hikaye anlatmak ve anlattığı hikayeyi duygusal bir şekilde ele almak olduğunu söyleyebiliriz. Duygusallığından ve popüler işlere imza atmasından şikayet edilse de biz onu bu haliyle seviyoruz.
2000'li yıllara Yapay Zeka ve Azınlık Raporu gibi üst düzey iki bilimkurg filmiyle giren ve sonrasında da çıtasını düşürmediği Sıkıysa Yakala, Münih ve Terminal gibi başarılı filmlere imza atan Spielberg, son yıllarda ödül törenlerinden eli boş döndüğü filmler çekmekte. Düşüşü bariz olsa da 70'lerde, 80'lerde ve 90'larda da vasat hatta kötü olarak nitelendirebileceğimiz filmler üretmişti. Dolayısıyla üstadın batıda büyük beğeni toplayan Soğuk Savaş gerilimi Bridge of Spies ile birlikte tekrar yükselişe geçeceğine inanıyoruz.
Bridge of Spies'ı da kattığımızda 28 filmden oluşan zengin bir filmografisi olan Spielberg'in en iyi 10 filmini seçmenin oldukça zor olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Özellikle de Indiana Jones filmlerinden herhangi birini alamamak veya Saving Private Ryan'ı dışarda bırakmak oldukça zor oldu.
10- Jurassic Park
Spielberg'ün bilimkurgu ve korku sinemasının ‘dehşet saçan canavar’ hikayelerini bir popcorn eğlenceliğine dönüştürdüğü Jurassic Park için sinemada Disneyland yaratma girişimi diyebiliriz. İnsanoğluyla dinozorlar aynı çağda yaşasaydı ne olurdu sorusuyla yola çıkan ve 90’lı yıllardaki teknolojik atılımdan çokça faydalanan film kısa sürede klasikleşti.
9- Minority Report (2002)
Spielberg'ün bilimkurgu ve korku sinemasının ‘dehşet saçan canavar’ hikayelerini bir popcorn eğlenceliğine dönüştürdüğü Jurassic Park için sinemada Disneyland yaratma girişimi diyebiliriz. İnsanoğluyla dinozorlar aynı çağda yaşasaydı ne olurdu sorusuyla yola çıkan ve 90’lı yıllardaki teknolojik atılımdan çokça faydalanan film kısa sürede klasikleşti.
9- Minority Report (2002)
Philip K. Dick'in aynı adlı kısa öyküsünden uyarlanan Minority Report, geleceği görme yetisine sahip üç kahin sayesinde suçların daha işlenmeden önlenebildiği bir gelecek tasvir ediyor. Karanlık atmosferiyle göz dolduran film, özgün bir distopya öyküsü sunuyor. Spielberg filmde insanın kendi kaderini kendisinin çizip çizemeyeceği meselesini masaya yatırıyor.
8- Duel (1971)
Yönetmenin televizyon için çektiği Duel, gerilimin an be an tırmandığı bir yol filmiydi. Sıradan bir sürücünün yolunda ilerlerken bir tankerle zıtlaşmasıyla başlayan yol düellosu, Spielberg’ün yeteneklerini sergilemesi için büyük bir fırsattı. Zihinlerde bıraktığı soru işaretleri, nefis takip sahneleri ve mütevazi yapısıyla unutulmaz bir ilk filmdi Duel.
7- The Color Purple (1985
Spielberg, Alice Walker’ın Pulitzer ödüllü romanından uyarladığı The Color Purple’da kölelik meselesini, köleliğin resmen son bulduğu bir dönemden bakarak ele aldı. Dozunda duygusallığı ve aralara serpiştirilen hoş esprileriyle damakta çok hoş bir tat bırakan bir başyapıt olduğunu söyleyebiliriz filmin. Oyuncuların kimyası ve üstün performansları da unutulacak gibi değildi.
Spielberg, Empire of the Sun’da Şangay’da Japonların işgali sonrasında ailesinden ayrı düşen ve yolu esir kamplarına kadar düşen Jamie’nin hikayesini ele aldı. II. Dünya Savaşı’nı bir çocuğun gözünden anlatan Empire of the Sun, savaş filmleri içinde farklı bir yere konumlandı. Finaliyle etkisini artıran film, savaşın insanoğlu üzerinde yarattığı tahribatı tüm çıplaklığıyla görselleştirdi. Kıymeti pek bilinmese de yönetmenin en iyi işlerinden..
5- E.T (1982)
E.T. adlı sevimli bir uzaylıyla dostluk kuran bir çocuğun hikayesinin bir gişe canavarına dönüşeceğini o günlerde kestirmek çok da kolay olmasa gerek. Spielberg’in Close Encounters of the Third Kind’dan sonra bir kez daha dost uzaylı düşüncesini beyazperdeye taşıdığı E.T. bir 80’ler klasiği… Spielberg dendiğinde akla gelen ilk filmlerden biri.
4- Artificial Intelligence (2001)
Kubrick’in bir türlü hayata geçiremediği bir yapay zeka bilimkurgusu olan Artificial Intelligence, bir robot gerçekten sevebilir mi? Eğer severse insanın yerini alabilir mi? gibi sorular sordu ve makine-insan etkileşimine farklı bir noktadan bakmayı denedi. İnsanoğlu için karanlık bir gelecek tablosuna uzanan ve Spielberg duygusallığından nasibini alan bir başyapıt bu.
3- Jaws (1975)
Spielberg'ün adını geniş kitlelere duyuran Jaws, yönetmenin gerilim yaratmadaki üstün hüneri sayesinde kısa zamanda türün klasiklerinden birine dönüştü, devam filmleri de geldi ama onlar başarılı yapımlar değildi. Spielberg'ün müziği bir gerilim öğesi olarak etkin kullanması, filmin ilk yarısında dev köpekbalığını hiç göstermemesi gibi yaratıcı fikirleri başarısını anahtarıydı denilebilir.
2- Close Encounters of the Third Kind (1977)
Spielberg'ün ilk bilimkurgu çalışması olan Üçüncü Türden Yakınlaşmalar, dönemi için revizyonist sayılabilecek bir işti. Filmin en önemli özelliği düşman uzaylı algısını, dost uzaylı ile değiştirmesiydi. Işık gölge oyunları ve finalde ilk temasın huşu veren etkisiyle bilimkurgu sinemasının köşe taşlarından biri olarak yerini aldı.
1- Schindler's List (1993)
Yahudi soykırımını beyazperdeye taşıyan Spielberg, 3 saatlik süresi ve siyah-beyaz tercihiyle cesur bir işe kalkıştı. Oscar Schindler'in yanında çalışan Yahudileri gaz odasından kurtarmak için gösterdiği üstün çabanın gerçek hikayesi, Spielberg'ün duygusal dokunuşuyla gerçek bir başyapıta dönüştü. En iyi film ve yönetmen dahil aldığı 7 Oscar'ı da sonuna kadar hak etti Schindler'in Listesi.