25 Kasım 2015

Bir Zamanlar Sinema öneriyor - #35 The Crucible


Arthur Miller’ın ilk kez 50’li yılların ilk yarısında Broadway’de sahnelenen oyunu The Crucible (Cazı Kazanı), iki kez sinemaya uyarlandı. Bu uyarlamalardan ses getireni, bizzat oyunun yazarı Miller’ın senaryosunu kaleme aldığı, Daniel Day-Lewis ve Winona Ryder gibi çok yetenekli ve popüler oyuncuların boy gösterdiği 1996’daki versiyonuydu. Zaten Miller’ın senaryosu o yıl “En İyi Uyarlama Senaryo” kategorisinde Oscar adaylığı da elde etmişti.

Hikâye 17. yüzyılın sonlarında Massachusetts’in Salem adlı küçük ve tutucu bir kasabasında geçiyor. Açılış sekansında ormanda, bir ateşi etrafında dans eden, şarkılar söyleyen kasabanın genç kızlarının hayallerini süsleyen erkekleri elde edebilmek için büyü yapmalarına şahit oluyoruz. Bırakın büyücülüğü, ateş etrafında dans etmenin dahi yasak olduğu bir yerde, kızlarımız başlarına büyük bir bela açıyor. Din adamları dışında tuhaf davranışlarda bulunan herkesin cadı olarak suçlanabildiği bir dönemde, bir yalanın nerelere varabileceğinin ve saf kötülüğün öyküsünü izleyeceksiniz The Crucible’da. Cadı avı başladığında insanoğlunun ne kadar karanlık dönemlerden geçerek bugünlere geldiğini net bir şekilde görüyoruz. Cadılıkla suçlanan bir bireyin Cadı olduğunu reddettiğinde asıldığı, itiraf ettiğinde ise serbest bırakıldığı ve bunun adına adalet dendiği bir zamandan söz ediyoruz. The Crucible cadılık mefhumundan ziyade, cehaletin ve bağnazlığın insanoğlunu nasıl yanlışa sürüklediğini anlatıyor. Film özetle, kötülük ve şeytanlık insanoğlunun kendisinde diyor.

Film ilerledikçe olaylar iyice karışıyor, yeni detaylarla sürekli yön değiştiriyor ve seyircinin nefes almasına fırsat vermeyen bir hızda ilerliyor. Yönetmen Nicholas Hytner, Miller’ın sağlam metninden dramatik yapısı çok güçlü bir film çıkarmayı başarıyor. Oyunun sinemaya ustalıkla adapte edildiğini görüyorsunuz. Bazı sahneleri oldukça teatral olan The Crucible, Daniel Day-Lewis’in parmak ısırtan performansı ve “İşte size ruhumu verdim, adımı bana bırakın!” gibi içinizi acıtacak replikleriyle akılda kalan önemli bir film.