Yaşadığı dönemi en üretken ve en başarılı bilimkurgu yazarlarından biri olarak kabul ettiğimiz Isaac Asimov, bilimkurgu edebiyatının yanı sıra bilimkurgu sinemasını da derinden etkilemiş bir yazar. Bu etkileşimde Asimov’un bir bilim adamı olmasının etkisi yadsınamaz. Ancak engin hayal gücü ve kurgudaki üstün yeteneğini de es geçmemek gerekiyor. Asimov, daha çok 7 kitaptan oluşan Vakıf dizisi ve Üç Robot Yasası ile biliniyor. Yazarın 1955’de yayımlanan Sonsuzluğun sonu (The End of Eternity) adlı eseri gerçek bir başyapıt denilebilir. Buna karşın Asimov romanları Hollywood’un ilgisini pek çekemediği için (sadece birkaç romanı sinemaya uyarlanmıştır) potansiyeli yüksek Sonsuzluğun Sonu’nun da beklediğimiz uyarlaması hala gelmiş değil.
Hikâye
Sonsuzluğun Sonu"nun olağanüstü, fantastik dünyasında, Yarın'ın iptal edilmesi olanaklıydı. Gelecek'in egemen sınıfı olan Sonsuzlar insanların yaşamı ve ölümü üzerinde karar verme gücüne sahip olduğu gibi, hangi yüzyıllarda doğacaklarını da saptayabiliyordu. Dün, Bugün ve Yarın onların iradesine bağlı olarak yaratılabiliyor ya da yok edilebiliyordu. Sonsuzlar'dan biri olmak için özel niteliklere sahip olmak gerekliydi. Andrew Harlan da böyle biriydi işte. O tek bağışlanmaz günahı işleyene, âşık olana dek...
Romanda bahsi geçen sonsuzluk hemen aklınıza geleceği gibi uzayın sonsuzluğu değil. Mekansal değil, zamansal bir sonsuzluk söz konusu. Günümüzden uzak bir gelecekte, insanoğlu sonsuzluğu keşfediyor. Peki, bu ne demek? Bunun iki anlamı var. Birincisi zamanda milyarlarca yıl öteye seyahat edebileceğiniz, ikincisi ise insanoğlunun sonsuz hayata kavuşması. Romanı elinize aldığınızda dikkatinizi çeken ilk şey zamanın yıllarla değil, yüzyıllarla dile getirilmesi oluyor. Rakamlar o kadar uçuk ki, yüzyılların bizim zaman ölçümüzle hesaplaması kafanızı karıştırıyor. Hikayenin asıl meselesi sonsuzluğu keşfeden insanların, kendilerini insan ırkından üstün görüp, bu keşfi kendilerine saklamaları. Çok çok uzak bir gelecekte yaşanmış gerçekliklere müdahale ederek, insanoğluna daha iyi bir gelecek hazırlıyor sonsuzlarımız. Süper insan, insanlık yararı gözeterek zamanı istediği şekle sokabiliyor. Birçok hayat kurtarıyor, birçok hayatı değiştiriyorlar. Asimov, yapılan müdahalelerin doğruluğunu, ahlaki boyutunu da sorguluyor. Sonsuzluğun Sonu, okuru tasvirlerle boğmayan, çok fazla detaya girmeyen ama zaman kavramını derinlemesine inceleyen, yalın anlatıma sahip bir bilimkurgu romanı. Baştan soğuk, içine girilmesi zor gelebilir ama Asimov, okuru bağlamasını çok iyi biliyor. Müthiş finaliyle de ağzınızı açık bırakmayı başarıyor.
Nasıl uyarlamalı?
Sonsuzluğun Sonu, bilimkurgu sinemasının keşif dönemi olan 70’li yıllarda uyarlanabilirmiş ama Kubrick gibi zamanın çok ötesinde filmlere imza atan bir yönetmen el atmadıkça romanın hakkı verilemezdi. Asimov’un hayal gücü bugünün teknolojisiyle görsel karşılığını rahatlıkla bulabilir. Söz konusu olacak uyarlamada dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar var. En başta senaryo aşamasında yaratıcı bir ekibin elinde sinemaya uygun hale getirilmeli. Bunun anlamı hikâye kurgusuna yeni olaylar, durumlar ve karakterlerin ustalıkla yedirilerek eklenmesinin gerekmesi. Hikâyenin hemen hemen tamamı iç mekânlarda geçiyor. Eklenecek yeni sahnelerle ya da yapılacak ufak değişikliklerle görsel olarak daha tatmin edici bir sonuç elde edilebilir. Karakterlerin konumları gereği duygularını saklama çabası ve sonsuzluğun duygulara ket vurması da romanın genel karakteristiği üzerinde belirleyici bir role sahip. 2001: A Space Odyssey kadar olmasa da hem mekân kullanımı hem de karakterleriyle duygusuz halleri sebebiyle soğuk bir bilimkurgu olmalı Sonsuzluğun Sonu. Elbette hikâyede filizlenen aşkın getirdiği duygusal değişimler de abartıya kaçmadan verilmeli. Asimov, aynı zamanda bir bilim adamı da olduğundan bilimsel açıdan çok güçlü bir eser yaratmış. Kısa tuttuğu romanda tasvirlere fazla yer vermese de bilimsel konuları ayrıntılarıyla karakterlerin ağzından tüm detaylarıyla duyuyoruz. Buradan varacağım nokta, uyarlamanın didaktik bir anlatımdan kaçınması gerektiği. Sonsuzluğun Sonu, uyarlaması zor bir roman. Olay ve karakterler sınırlı. Dolayısıyla klasik dev bütçeli bir Hollywood bilimkurgusu beklememek gerekiyor. Teknik imkanları sonuna kadar kullanan daha mütevazi bir bilimkurgu biçiminde hayata geçirilmesi iyi olacaktır.