Amerikan bağımsız sinemasının, 80’li ve 90’lı yıllarda çektiği kalburüstü tür filmleriyle tanınan isimlerinden Abel Ferrara, o günleri aratsa da hiçbir eseri popüler olamadığı için sinemaseverler için filmleri hala saklı hazine olarak niteleyeceğimiz bir yönetmen. Ferrara’yı uluslararası üne kavuşturan filmi Ms. 45, hala pek bilinmiyor ne yazık ki. Bir suç gerilimi olan Ms. 45’i önemli kılan ana karakterimiz Thana ve onun inanılmaz dönüşümü. Dolayısıyla filmi de bu bağlamda ele almak gerekiyor.
Dilsiz olmasının yanı sıra çekingen bir genç kız olan Thana, işten eve dönerken, tenha bir köşede maskeli ve silahlı biri tarafından tecavüze uğrar. Polise gitmek yerine evine döner. O sırada evini soymakla meşgul olan soyguncu da ona tecavüz eder. Bu kez tecavüzcüyü öldürmeyi başaran Thana, farkında olmasa da geri dönülmez bir yola girer. Filmin hızlı açılış kısmını bu şekilde özetleyebiliriz. Thana’yı tam anlamıyla tanıyamadan, başına gelen trajik olaylar silsilesiyle biz de sarsılıyoruz. Geçmişine dair hiçbir şey bilmediğimiz Thana, yalnız yaşayan ve kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış bir kadın. Her ne kadar zarif ve kırılgan bir yapısı olsa da karşılaştığı olaylar karşısında, daha çok o olaylardan sonra soğukkanlılığını koruyabilmesi, kaybetmeyi kabullenmemesi ve savaşçı özelliğiyle ilintili. Aynı gün iki farklı erkek tarafından tecavüze uğraması Thana’nın erkeklere bakışını kaçınılmaz bir şekilde tamamen değiştiriyor. Aslında kaçmayı, eski hayatına gönülsüzce devam edebilmeyi umarken, hayat buna izin vermiyor. Dolayısıyla da Thana, sessiz bir intikam yemini etmek zorunda kalıyor diyebiliriz. Ancak bu yemin sağ kalan tecavüzcüsüne değil, kadınlara kötü davranan, onları birer seks objesi olarak gören tüm erkeklere yönelik. Taxi Driver’ın Travis Bickle’ı gibi şehri pisliklerden temizlemek için harekete geçiyor Thana. O ürkek kız, yavaş yavaş ancak emin adımlarla yerini korkusuz bir Amazon’a bırakıyor deyim yerindeyse. Ferrara, Thana’nın dönüşümünü olması gerekenden hızlı bir şekilde veriyor. Nasıl oldu da Thana, bu noktaya gelebildi net bir biçimde algılayamıyoruz. Filmin belki de tek kusuru bu. Bu kusuru görmezden gelirsek, Thana’nın kişiliğiyle birlikte kıyafetlerinin ve görünümünün (makyaj da yapmaya başlıyor) de değişmesi iyi düşünülmüş bir detay. Geceleri korkusuzca erkek avlamaya çıkan Thana’nın erkekleri öldürürken hedefine kilitlenmiş bir Terminatör gibi hareket ettiğini görüyoruz. Yaşadığı travmatik olayın onu bu yola sürüklemesini karakteristik özelliklerine yormalıyız. Hissizleştiğini, bu hayattan bir beklentisinin kalmadığını ve eski Thana’yı gömdüğünü söyleyebiliriz. Thana yeniden doğuyor, bambaşka bir kadın olarak…
Mezarına Tüküreceğim (I Spit on Your Grave)’de olduğu gibi tecavüze uğrayan bir kadının intikamını izliyoruz. Ancak orada korku filmi kalıpları veya klişelerine hapsedilen mevzu, Ferrara’nın filminde sosyal psikolojinin alına girilerek işleniyor ve böylece derinlik de yakalanabiliyor. Toplumsal şartların modern bireyi nerelere sürükleyebileceğinin, özellikle de kadınlara biçilen rolün, kadının meta olarak görülmesinin sonuçlarının nerelere varabileceğinin filmi olduğunu söyleyebiliriz Ms. 45’in. Hikâyesini ele alırken farklı yollara sapmayan, ana temayı besleyecek ve zenginleştirecek hikâyeciklere gereksinim duymayan Ferrara, tertemiz bir anlatımla mesajlarını verirken, usta işi yönetmenliğiyle de filmi unutulmaz kılmayı başarıyor.