3 Oscar ödüllü Oliver Stone, Amerikan istihbarat tarihinin en geniş kapsamlı güvenlik ihlalinin sorumlusu olarak bilinen Edward J. Snowden’ın hikayesini beyazperdeye aktardığı son filmi ile Snowden geri dönüyor. Film, 6 Ocak'ta vizyona giriyor.
Filmin konusu
Edward Snowden’ın, CIA’e girmek istemesinin en büyük sebebi, ülkesinin dünyada bir fark yaratmasına yardımcı olmaktı. Amerikan hükümetinin güvenlik adı altında e-postalara, sosyal medya hesaplarına, cep telefonu mesajlarına, hard disklerinize, kredi kartı ekstelerinize ve hatta masanızın üzerinde duran bilgisayar kamerasına kadar erişebildiğini öğrendi. İnternetin hudutsuz dünyasında hükümetler için gizli hesap diye bir şeyin olmadığını ve tüm bunların gizli kanunlarla yasallaştırıldığını 2013 yılı Haziran ayında tüm dünyaya duyurduğu gün “Amerikan tarihinin gördüğü en büyük vatan haini” ilan edilirken aynı zamanda da bir kahramana dönüştü. Üzerine kitaplar yazılan, belgeseli Oscar Ödülü kazanan Eward Snowden’ın gerçek hikayesi, bu kez Oliver Stone yönetmenliğinde Joseph Gordon-Levitt, Shailene Woodley, Melissa Leo, Nicholas Cage, Zachary Quinto, Tom Wilkinson’un bulunduğu ödüllü oyuncu kadrosuyla karşımıza çıkıyor.
Filme dair önemli detaylar
Platoon, JFK, Natural Born Killers ve Wall Street gibi çeşitli tarzlardaki beğeni toplamış filmleriyle Oliver Stone, kariyerini Amerikan kültürünün önemli noktalarını inceleyerek geçirdi. Vietnam Savaşından 9 Eylül’e kadar, filmlerinde kişisel olduğu kadar evrensel de olan tartışmalı konuları cesurca ele aldı. Edward Snowden’ın hikayesi, Stone’un yüksek makamlardaki riyakarlıkları ortaya çıkarmadaki ustalığı için adeta biçilmiş kaftan olarak çıktı karşısına.
Yeri göğü sarsan açıklamalarından önce, Edward Snowden her yönüyle kendini Amerikan hükümetine yardıma adamıştı. Devlet hizmetine adanmış bir ailede büyüdü ve ilk iş olarak seçilmiş Özel Kuvvetler’e ve Irak Savaşına katılma hedefiyle orduya yazıldı. Orduda, idmanlar sırasında geçirdiği bir kaza nedeniyle bacakları kırılan Snowden, yarış dışı kalmıştı. Sonrasında ise CIA’de ve daha sonra NSA’de bir kariyere yöneldi.
Oliver Stone, Snowden’ın hikayesinde henüz kamuya ifşa edilmemiş ne gösterebileceğini düşündü. Halihazırda Snowden’ın yolculuğunu anlatan Oscar kazanmış bir belgesel (Citizenfour), olay üzerine yazılmış birkaç kitap vardı. Stone’un kendi sözleri ise şöyle: “Ed’in zihninde olanları incelemek istediğime karar verdim, onu tüm bunları insanlara anlatmak zorunda hissettiren şey neydi? Ve bedelini biliyor muydu?”
Edward Snowden’ın Rus avukatı Anatoly Kucherena, Stone’un yapımcısı Moritz Borman ile irtibata geçti. Kucherena, bir kurgu hikâye yazmıştı ve Stone ile görüşüp romanının filme uyarlanışı hakkında konuşmak istiyordu. Avukat ile ön görüşmelerin ardından, Snowden’ın kendisi ile tanışmak için Stone Moskova’ya uçtu. “Başta kurgu üzerinden gidip gitmeyeceğimizden emin değildim,” diye açıklıyor Stone. “Hikâyenin iskeletini arıyorduk. Onunla konuşup biraz daha bilgi sahibi olunca kafamda bir taslak hikâye canlandı ve nasıl bir yol izleyebileceğimi gördüm.”
Yapımcılar sonunda hem Kuchenera’nın kitabını hem de Guardian muhabiri Luke Harding’in olayları ifşa eden gazetenin gözünden anlattığı The Snowden Files’ı kullanmaya karar verdi. Snowden’ın yardımlarıyla Stone, daha önce de kendisiyle birlikte Stuart Cohen’in The Army of the Republic romanının sinema uyarlaması üzerine çalıştığı, Tommy Lee Jones filmi The Homesman’in yetenekli genç yazarı Kieran Fitzgerald ile bir senaryo üzerine çalışmaya başladı.
Stone’a göre hikâye Edward Snowden’ın politik ve kişisel evrimi üzerine kurulu. “Long Island’dan kalkıp Vietnam Savaşına inandığı için savaşa giden Ron Kovic’i anlatan Born on the Fourth of July ile bir benzerlik var. Tamamen hayal kırıklığına uğrayıp Birleşik Devletlere savaş karşıtı protesto yapmak için geri dönüyor. Eninde sonunda bir kahraman olarak görülüyor. Bay Snowden için de benzer bir sonuç olacak mı bilmiyorum. Casusluk Kanunu ve hakkındaki suçlamalar yüzünden çok daha zor bir durumda.”
Filmi, antreman sırasında geçirdiği kazasıyla başlıyor ve devamında, buluştukları otel odasından Snowden’ın hayatındaki önemli anlara geri dönüşler yapıyor. “Özel Kuvvetler’e katılmak istedi, ama iki bacağını da kırdı,” diyor film yapımcısı. “Sonra CIA’e katıldı ve yükselmeye başladı. Irak Savaşı’na sonuna kadar inanan bir vatanseverdi. O zamanlardaki çoğu Amerikalı gibi doğru şeyi yaptığını savunuyordu.”
Yazarlar hikâyede yer yer sanatsal ve ahlaki nedenlerden ötürü kurmaca bazı eklemeler yaptıklarını fakat Snowden’ın macerasının özüne sadık kaldıklarını söylüyorlar. “Ed’in bize söylediği her şeyi sizinle paylaşamam,” diye açıklıyor Stone. “Ne yazık ki bir kısmı sır olarak kalmalı. Bence bu durumun tek çözümü Ed’in günün birinde bir kitap yazması.”
Sonuç olarak Edward Snowden hakkında neler hissettiği sorulduğunda, Kieran Fitzgerald belgeleri sızdıranın Snowden olmasının büyük bir şans olduğunu söylüyor. “Amerikan vatandaşı olmayı çok ciddiye alıyor ve herkesin vatandaşlık görevini ciddiye almasını bekliyor. Eğer 70’lerde CIA’in postaları okumasını dert edindiyseniz, e-postaları da dert edinmelisiniz.”
Yapım ekibi, film bittikten çok sonra bile insanları konuşturacak bir son sahnenin çekimi için tekrar Moskova’ya döndü. “O sahneyi bitirmek büyük bir gurur kaynağıydı,” diyor Stone. “Önemi olan bir film yapmıştık, gerçekçi bir gerilimi olan bir film.”
Yine de yapımcı işinin etkisi konusunda oldukça pragmatist. “Herhangi bir şeyi yeniden kurmaya çalışmıyorum,” diyor. “Bir filmle yapabilecekleriniz oldukça kısıtlı ve eylemcilik peşinde değilim. Sadece vicdanıma ve tutkuma uygun şeyleri yapmaya çalışıyorum.”