12 Ocak 2017

Şeytan bilinçaltında gizlidir: Incarnate


William Friedkin’in klasiği The Exorcist, şeytan çıkarma filmlerini korku sineması içinde özel bir alan açtı. 70’lerden bugüne farklı temsillerle bu filmler varlığını sürdürse de, şeytan çıkarma filmlerinin yaratıcı fikirlerle kendisini yenilediğini söyleyemeyiz. Ülkemizde 2016’nın son haftasında vizyona giren Incarnate’in ise alt türe yenilik getirme iddiası var. Brad Peyton’ın yönetmenliğini üstlendiği film, ne kadar iddiasız bir yapım olsa da türsel açıdan ne yapmaya çalıştığına bakmakta fayda var.

Ana karakterimiz Dr. Seth Ember, bedeni şeytan veya kötü ruhlar tarafından ele geçirilmiş insanların zihinlerine girerek onları kurtarabiliyor. Incarnate, şeytan çıkarma ritüeline dinsel değil, bilimsel yöntemle yaklaşıyor. Tanrının sözleri, haç ve kutsal su yerini insanın sözlerine ve bilime bırakıyor. Kötü ruhla savaşı bilinçaltına taşımak kuşkusuz ki iyi bir fikir ama uygulamadaki sorunlar ve filmin küçük düşünmesi Incarnate’in vasatın üstüne çıkmasını engelliyor. Senarist Ronnie Christensen, hikâyesini yazarken bilimkurgu sinemasının son dönem örnekleri The Cell ve Inception’dan açıkça etkilenmiş. The Cell’de katilin zihnine girerek esir tuttuğu kurbanını kurtarma fikri, burada şeytanın esir tuttuğu insanları kurtarma biçiminde hayat buluyor. Inception’ın ise aksiyonun ve heyecanın bilinçaltına taşınma düşüncesi, Incarnate’de korku yaratmaya hizmet ediyor. Ele geçirilmiş kişinin zihnine girmeden evvel, Dr. Ember’ın o kişiyi gerçekliğine döndürebilmek için kişisel bir nesne belirlemesi, Inception’da totem olarak kullanılan topacı akla getiriyor. Incarnate, bilimkurgu kadar korku sinemasından da etkiler taşıyor. A Nightmare on Elm Street’in rüyada öldürülenin gerçek hayatta da ölmesi fikri kopyalanıyor. Tıpkı Fallen’da kötü ruhun sadece dokunarak başka bir bedene geçebilmesinin kopyalanması gibi. Incarnate, pek çok filmden faydalansa da kullandığı fikirlerin üzerine yeni bir şey koyamadığı için seyircide çoğunlukla “Biz bu filmi çok gördük” hissiyatı yaratıyor. Kötü ruhun bir çocuğun bedenine girmesi gibi klişelerden bahsetmiyorum bile.

Rahiplerin kötü ruhla savaşma konusunda yetersiz kalmaları, şeytan çıkarma ayininin başarısız olması sonucunda bilimsel bir metottan medet umulması alt tür açısından iyi bir çıkış noktası esasında. Ancak metafiziğin alanına giren varlıkların, o varlıklarla savaşan bilim insanınca reddedilmemesi, bunun yerine bilimsel bir açıklama getirmeye çalışılmaması çok ilginç bir tercih. Belki de din-bilim çatışması ve inancın geri kazanılması gibi klişelere girilmek istenmediği için bu topa girilmemiş. Bu bir yandan olumlu bir tercihken, diğer yandan filmin dramatik yapısının zayıf kalmasına da yol açan sebeplerden biri. 

Dr. Ember’ın kötü ruhla kişiselleşen savaşıyla olaya zenginlik katılmak istenmesine rağmen ana karakterimiz başta olmak üzere tüm karakterlerin yeterince derinleştirilmemesi filmin belki de en büyük sorunu. Yönetmenin de ortalama bir iş çıkartması, Incarnate’in ilginç ama sıradan bir korku denemesi olarak kalmasına yol açmış. Son bölümündeki şaşırtmaca (sürpriz değil) fena olmasa da filmin, The Exorcist gibi bir korku klasiğinin yeşil kusmuk ve kafa çevirme numaralarına ciddiyetten uzak yaklaşımı hoş değil. The Exorcist'i temel alıyorsanız ve bir parodi de değilseniz saygı duymak zorundasınız.  5.5\10