Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi ve Melekler ve Şeytanlar adlı eserleri, türü için kabaca macera diyebileceğimiz romanların 2000’li yıllarda bir furyaya dönüşmesini sebep oldu. Dinin, bilimin, sanatın, tarihin ve gizemlerin bir potada eritildiği bu romanlar, Dan Brown’ın formülünü uyguladı. Bu formülün izini sürerken kendi tarzını ortaya koyabilen Portekizli yazar Jose Rodrigues Dos Santos, ilk romanı Tanrı’nın Formülü ile büyük başarı yakaladı. Dos Santos’un eserlerinin Dan Brown romanları gibi birer fenomene dönüşmemesi sizi yanıltmasın. Çünkü bu durum yazarın kendi formülünü yaratmasıyla alakalı.
Hikaye
1951 sonbaharı: İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, Albert Einstein'la tanışmak için Princeton'a gider. Ziyaretinin amacı nükleer silah elde etmektir. Atomla başlayan gizli sohbetleri hızla Tanrı'nın varlığına doğru yönelir. Einstein Tanrı'nın formülünün peşindedir. Dünya düzenini tepe taklak edebilecek bir önemde olduğu için CIA de bu belgenin izini sürmektedir.
Günümüz Kahiresi, Tahrir Meydanı: Kriptolog ve tarih profesörü Thomas Noronha'nın hayatı, çekici İranlı bir kadın olan Ariana Pakrava'nın, çok gizli bir elyazmasını deşifre etmek için yardımını istemesiyle alt üst olur. Albert Einstein imzalı elyazmasının başlığı Tanrının Formülü'dür. Bu formülü deşifre edebilecek tek uzman Noronha'dır. Bunun farkında olan güçlerse Noronha'yı izlemektedir. Kendisiyle birlikte dünyanın da kaderini ilgilendiren bu formül pandoranın kutusuna dönüşmek üzeredir.
Yola Dan Brown romanlarının ana karakteri simge bilim profesörü Robert Langdon gibi bir karakter -Tarihçi\Kriptolog Thomas Noronha- yaratarak başlayan yazar Dos Santos, hikayesini gizem üstüne gizem örerek oluşturuyor. Esasında Tomas Noronha'nın ikinci macerası olan Tanrı'nın Formülü, ana karakteri her ne kadar bir tarihçi olsa da gizemli hikayesini bilimsel teoriler üzerine oturtuyor. Olay akışı bir yere kadar Dan Brown romanlarıyla benzerlik taşıyor. Romanın ilk yarısı heyecan katsayısı yüksek bir macera iken, ikinci bölüm bilimsel teorilerin açıklandığı, anlatıldığı uzun diyaloglardan oluşuyor. Tanrı'nın Formülü'nün ne olduğu sorusunun cevabına ancak çok uzun bir yolculuktan sonra ulaşabiliyoruz. Bilimle dini bir noktada buluşturan ve son derece mantıklı çıkarımlarda bulunan Dos Santos, okuyucusunu klişeleşmiş sürprizlerle değil, tamamı gerçek teorilerle şaşırtmayı başarıyor. Okuru yoğun bir bilgi bombardımanına tutan yazar, karmaşık teorileri hem oldukça sade bir dille anlatıyor hem de gerçekle kurgunun kusursuz bir birleşimini sunarak iz bırakıyor. Tanrı'nın Formülü, temelde örnek aldığı romanlarla aynı kefeye koyulabilecek olsa da macerayı ikinci plana atmasıyla diğerlerinden ayrılabiliyor. Yazar Dos Santos'un deneyimli ve zeki bir gazeteci olması, hikayesi için giriştiği araştırmada derinlere inebilmesini sağlamış diyebiliriz. Romanın tadını kaçırmamak için hikayenin tam olarak hangi konu üzerine şekillendirildiğini yazmıyorum.
Nasıl uyarlamalı?
Tanrı'nın Formülü, sinemaya uyarlanması zor bir roman. Dan Brown romanları daha sinematik olmasına ve deneyimli bir ekibe emanet edilmesine karşın bekleneni veremedi. Yazarın nefes almanıza imkan tanımayan anlatısı ve detaycılığı uyarlamalarına yansıtılamadı. Dos Santos'un yedi kitaptan oluşan Thomas Noronha serisi çok geçmeden Hollywood'un radarına yakalanacak. Ancak bu seriye bir Dan Brown romanıymış gibi yaklaşılırsa sonuç yine hezimet olacaktır. Dan Brown uyarlamaları örnek alınmamalı, aksine o uyarlamalardan ders alınmalı! Öncelikle Thomas Noronha serisinin ikinci kitabı olsa da, sinema için yaratılacak seri, yazarı uluslararası üne kavuşturan Tanrı'nın Formülü ile başlamalı. Romanın ilk yarısının gerilimin yer yer yükseldiği bir macera olması ve ikinci yarısında kulvar değiştirerek gizemin çözümüne odaklanılması ve bunun da sonu gelmeyen açıklamalarla yapılması işi zorlaştırıyor. Klasik Amerikan macera filmi anlatısına ters düştüğü için Hollywood bu kitaba mesafeli yaklaşabilir. O zaman ne yapmalı? Hollywood yerine birkaç Avrupa ülkesinin bir araya gelerek girişeceği bir ortak yapımın daha iyi bir sonuç verebileceğini düşünüyorum. Elbette Tanrı'nın Formülü'nden bir macera veya bir gerilim filmi çıkarmaya çalışılmadığı takdirde. Uzun diyalogların kısaltılması ve bazı bölümlerin atlanması bir zorunluluk elbette ama romanın hakkını vermek ve fanlarını memnun edebilmek için giriştiğiniz sadeleştirmede dikkatli olmalısınız. Tanrı'nın Formülü'nden iyi bir film çıkarabilmenin yolu, bir stüdyo filmi çekmemekte ve senaristlerin özgürce çalışabilmesiyle mümkün olabilir. Uzun konuşmalar mümkün olduğunca korunabilirse yorucu ama konu edindiği teorilerle yakından ilgilenen seyircilere etkileyecek bir film çıkacağına eminim.