6 Nisan 2017

Bir Zamanlar Sinema öneriyor - #61 The Emperor's New Clothes


Alternatif gerçeklik filmleriyle çok sık karşılaştığımızı söyleyemeyiz. 2001 yılında sessiz sedasız vizyona giren ve sınırlı bir kite dışında varlığından çok az sinemaseverin haberdar olduğu bir film önereceğim: The Emperor’s New Clothes'ı... Fransız Devrimi’nin yarattığı rüzgârı arkasına alarak, Avrupa’yı şekillendirmiş bir komutan, bir imparator ve bir diktatörün, Napolyon Bonapart’ın son dönemine odaklanan bu film, tarihe yeni bir pencere açarak bakmayı deniyor.

1821’de, Napolyon’un öldüğü yılda açılıyor film. Fransa’ya 1500 km uzaklıktaki St. Helena adasında altı yıldır sürgün hayatı yaşayan Napolyon, Fransa’ya geri dönmek için yollar arıyor ve sonunda destekçileriyle bir plan hazırlayarak uygulamaya koyuyor. Adada yaşayan ve kendisine tıpatıp benzeyen Eugene Lenormand adlı bir balıkçıyla yer değiştirerek Fransa’ya doğru gizlice yola çıkan Napolyon’un planları hiç de düşündüğü gibi gelişmeyecektir.

Thor: The Dark World ile yüksek bütçeli Hollywood prodüksiyonları çekmeden önce daha mütevazı birkaç başarılı film yöneten Alan Taylor’ın elinde seyircisini tavlamakta zorlanmayacağı ilginç bir hikâye ve iyi bir senaryo olduğunu söyleyelim. The Emperor’s New Clothes, birbirine çok benzeyen iki insanın yer değiştirmesini temel alırken, The Great Dictator gibi bir klasikten esinleniyor. Orada bir karışıklık sonucunda bir berber, diktatörün yerine geçiyor ve yaşanan tuhaflıklar komediye hizmet ediyordu. Burada ise Napolyon’un sinsi planı gereği bilinçli bir yer değiştirme söz konusu. Bu noktadan sonra gerçek ve sahte Napolyon’un neler yaşadığını izliyoruz. Bir tarafta sıradan bir insan olmanın zorluklarını yaşayan, itilip kakılan bir imparator, diğer tarafta ise Napolyon gibi davranmaya çalışan ve içine düştüğü sefahatin keyfini çıkaran sıradan bir adam var. Yönetmen Taylor, iki karakterin hikâyesinden de kaliteli mizah çıkarmasını biliyor. Ancak daha çok zaman tanınan gerçek Napolyon oluyor. Zorlu Fransa yolculuğu, Fransa’da yeni bir çevre edinmesi, karakteriyle çevresindekileri etkilemesi, aşkı tatması ve sabırsız bekleyişi…

Film basitçe aslında öyle olmadı -Napolyon mide kanserinden ölmedi- diyor. Klasik bir alternatif gerçeklik filmi olan The Emperor’s New Clothes, Ian Holm’un unutulmaz performansıyla son derece keyifli bir seyirliğe dönüşüyor. Birbirinin zıddı iki karaktere can veren Holm’ün karakterler arası geçişi ve her ikisinde de inandırıcı olabilmesi filmin en büyük artısı denilebilir. Simon Leys’in romanından yapılan bu tertemiz uyarlamayı, başta bu tarz filmleri sevenler olmak üzere, kenarda köşede kalmış filmlere meraklı sinemaseverlere gönül rahatlığıyla öneriyorum.