21 Şubat 2019

Kurtarıcımız Godzilla!


Sinemada 60. yılını dolduran Godzilla, Japon sinemasının Hollywood canavar filmlerine cevaben ürettiğini söyleyebileceğimiz, özünde bilimkurgu olmakla beraber korku unsurunu ön plana çıkaran bir tür felaket filmiydi. İlk kez 1954 yılında Gojira adıyla karşımıza çıkan devasa yaratık, İkinci Dünya Savaşı’nda atılan atom bombalarının yaydığı radyasyon sonucunda ortaya çıkıyordu. Hollywood’da olduğu gibi Japon sineması da yeni formüllerle sayısız devam filmi çekti. Godzilla’nın Oğlu, Godzilla Mechagodzilla’ya Karşı gibi filmler öncülünün başarısını tekrarlayamasa da efsanesini yaşatmayı ve yeni kuşaklara aktarma misyonunu yerine getirdi. 1998’de Hollywood versiyonunu izlediğimiz Godzilla’dan 16 yıl sonra önceki filmleri yok sayarak yola koyulan yeni film, geçtiğimiz Mayıs ayında sinema salonlarımıza uğradı. Monsters’la yaratık filmi çekmedeki maharetini göstermesine karşın kalıcı bir ilk filme imza atamayan Gareth Edwards’ın ikinci uzun metrajı Godzilla, belli oranda tatmin etmeyi başarıyor. 

Çift dikiş parçalanmış aile 

Uzaylı istilası filmleri başta olmak üzere birçok felaket filmi dramatik çatısını parçalanmış aile olgusu etrafında ya da ailenin felaketle birlikte ayrı düşmesi biçiminde kurarak, karakterlerine derinlik katmayı deniyor. Ne yazık ki, artık seyirci için pek bir anlam ifade etmeyen bu formülü Godzilla’nın da iki kez kullanması -önce ailemizi parçalıyor, zamansal atlamayla yeni bir aile kurup onu da felaketle ayrı düşürüyor- çift dikiş klişe ile elini zayıflatmasına neden oluyor. Pek tabii ticari kaygılar, stüdyoların daha önce tutan formüllerde ısrar etmesine, risk almak istememesine ve proje henüz kağıda dökülmemişken senaristlere ısmarlama usulü iş yaptırılmasına sebep oluyor. 

Klasik bir Godzilla filmi mi? 

Evet klasik bir Godzilla filmi diyebiliriz çünkü bir iki detay dışında önceki filmlerden pek de farklı bir şey yapmıyor. 2014 model Godzilla’nın bir ilk filmden daha çok devam filmi gibi durduğunu da belirtmemiz gerekiyor. Bunu filmin hikayesine göre Godzilla’nın sahneye ilk çıkışı olmaması (insanlık Gozilla’nın varlığından haberdar) ve çoğunlukla devam filmlerinde olduğu gibi başka yaratıklarla mücadele etmesini örnekleyebiliriz. Peki neden bir devam filmi düşüncesiyle yola çıkıldı derseniz, 1998’de Hollywood’un el attığı Godzilla’nın ya da 1954 Japon yapımı Gojira’nın bir remake’i yerine seyircinin uzun yıllardır görmediği “Godzilla başka canavarlara karşı” filmlerinin bir yenisini günümüze uyarlamanın ticari olarak da yerinde olacağı kanısına varılmış olunması sanırım. Bu noktada 1972’deki Godzilla vs. Gigan ile 1974 yapımı Godzilla vs. Mechagodzilla’nın temel alındığını ancak 2014 sürümünün hayata geçirilirken olabildiğince gerçekçi bir izlek tutturulduğunu görüyoruz. Bu da Gojira’da olduğu gibi II. Dünya Savaşı, Atom bombası ve radyoaktivite ile bağdaştırılarak hikayenin karakter odaklı anlatılmasını zorunlu kılmış. O filmlerde olup bitenin Japon efsaneleriyle açıklanmasını, fantastik ambalajlarını ve bayağılıklarını Gareth Edwards’ın filminde görmüyoruz. 

Kurtarıcımız Godzilla! 

Genel anlamda Godzilla filmi şablonunun dışına çıkılmıyor. Godzilla’nın ilk kez kurtarıcı pozisyonunda karşımıza çıkmıyor olmasına karşın canavarın tamamen bir kurtarıcıya dönüştürülmesini ve ilk filmlerde kıyıma sebep olurken devam filmlerinde kahraman olmasını, The Terminator’da yok edici robot T-800’ün serinin ikinci filminde insanlığın tarafına geçmesi gibi bir örnekle açıklayamayız. Bu dönüşümün seyirci üzerinde yadırgatıcı bir etki bırakması kaçınılmaz. Toparlarsak Muto adı verilen diğer canavarın yarattığı dehşet karşısında çaresiz kalan insanlığın, “Godzilla çıksa da bizi kurtarsa” moduna girmesi, Godzilla’nın da sadece bu amaca hizmet edip çekilmesi filmin zaafları. Öte yandan Godzilla’nın prodüksiyon kalitesi yüksek, temposu iyi ayarlanmış. Yönetmen Edwards, tökezlemeden finale eriştiriyor filmini. Hikayenin Japonya-Amerika arasında köprü kurularak anlatılması da filmin hanesine bir artı olarak yansımış. Sonuç olarak birkaç sürpriz dışında bir Godzilla filminden ne bekliyorsak onu alıyoruz.