19 Eylül 2013

Filmekimi'nde Neler Var?

The Broken Circle Breakdown / Felix Van Groeningen


İlk kez şubat ayında Berlin Film Festivali'nin Panorama bölümünde izleyici karşısına çıkan bu baştan sona tutku ve müzik dolu dram, 2010'da İstanbul Film Festivali'nde Altın Lale'yi kazanan Çölde Kutup Ayısı filminin de yönetmeni olan Felix van Groeningen tarafından aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanmış. Filmin kahramanları Elise ve Didier: Elise inançlı bir dövmecidir, ateist bir romantik olan Didier de bir bluegrass grubuyla kovboy kılığında banjo çalar. Birbirlerine tutku ve derin bir sevgiyle bağlı olan çiftin küçük kızları Maybelle ölümcül bir hastalığa yakalanınca hem aşklarını hem ilişkilerini sorgulamak zorunda kalırlar. The Broken Circle Breakdown, Tribeca Film Festivali'nde En İyi Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerine layık görüldü. 

Blue Is The Warmest Colour / La Vie d'Adèle  / Abdellatif Kechiche


Mavi renge bambaşka bir anlam yükleyen Abdellatif Kechiche'in son filmi, ilk kez gösterildiği Cannes Film Festivali'nde hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından büyük ilgi görerek festivalin büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazandı. Başkanlığını Steven Spielberg'in yürüttüğü jüri, yönetmen Abdellatif Kechiche'le birlikte başrol oyuncuları Adele Exarchopoulos ile Lea Seydoux'yu da Altın Palmiye'ye layık gördü. Cinselliğe çekincesiz yaklaşımı ve gerçekçiliğiyle sansür ve sanat tartışmalarına yol açan Blue Is the Warmest Color, iki genç kızın yıllara yayılan birliktelikleri üzerinden yaşamı ve aşkı sorguluyor. Film, Julie Maroh’nun Le bleu est une couleur chaude adlı romanından sinemaya uyarlandı. Yönetmen Kechiche'in 2008'de Balıklı Bulgur, 2011'de ise Siyah Venüs adlı filmleri İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti.

Fruitvale Station / Ryan Coogler 


Rolling Stone dergisine göre prömiyerini yaptığı Sundance'in en iyi filmi olan Fruitvale Station, gerçek olaylardan esinleniyor. 2009 yılı yılbaşı sabahı polis tarafından vurulan Oscar Grant'in ölümü, sonraki günlerde ABD'de önce protestolara ardından da eylemlere yol açmıştı. Sundance'te hem Büyük Jüri Ödülü hem de İzleyici Ödülü kazanan film, Belirli Bir Bakış bölümünde gösterildiği Cannes Film Festivali'nde de Gelecek Ödülü kazandı. Trajik sonuyla Oscar Grant'in son gününü aktaran Fruitvale Station'ın yapımcılarından biri de ünlü oyuncu Forest Whitaker. 

Gloria / Sebastián Lelio


Berlin Film Festivali'nde başrol oyuncusu Paulina Garcia'ya En İyi Kadın Oyuncu dalında Gümüş Ayı kazandıran Gloria,  toplumun dayattığı kural ve baskıları hiçe sayarak kendi hayatını yaşamayı seçen 58 yaşında bir kadının aşk ve mutluluk arayışını anlatıyor. Yapımcılığını Oscar'a aday gösterilen No filminin yönetmeni Pablo Larrain'in yaptığı Gloria'nın yönetmeni Sebastian Lelio, Nisan ayındaki İstanbul Film Festival'inde Altın Lale Uluslararası Yarışma'nın jürisinde yer almıştı. 

Le Passé / The Past / Asghar Farhadi 


İranlı yönetmen Asghar Farhadi'nin geçen yıl Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ına layık görülen Bir Ayrılık filminin başarısını takip eden The Past, Mayıs ayında Cannes Film Festivali'nde ilk gösterimini gerçekleştirdi ve Artist filminden hatırladığımız Berenice Bejo'ya En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getirdi. Yine bir aileyi mercek altına alan film, Fransız eşi Marie'den boşanma işlemlerini tamamlamak üzere, dört yıllık bir ayrılığın ardından Tahran'dan Paris'e gelen Ahmet'i ve Marie ile yeni sevgilisi Samir'i izliyor. Asghar Farhadi'nin ülkesi dışında çektiği ilk film olan The Past, duygusal gerilimi eksik olmayan, sürükleyici diyaloglarıyla hem ilginç hem de çetrefil bir aile dramı. Filmde Berenice Bejo'ya Un Prophet / Yeraltı Peygamberi filminin başrolünde yıldızı parlayan Tahar Rahim eşlik ediyor. 

Ilo Ilo / Anthony Chen


Cannes Film Festivali'nde ödül kazanan ilk Singapur filmi olan Anthony Chen'in bu ilk uzun metrajlı çalışması, Lim ailesiyle yeni hizmetçileri Teresa arasındaki dokunaklı ilişkiyi mercek altına yatırıyor. 1997 yılında Asya kıtasını sarsan finansal krizin eşiğinde geçen filmin başkahramanı Teresa, Filipinli birçok kadın gibi daha iyi bir yaşam hayalinin peşinde Singapur'a gelmiştir. Başta yabancılık hissetse de Teresa, başta ailenin küçük oğlu olmak üzere tüm aile fertlerinin sevgisini kazanır. Screen Daily dergisinin "küçük bir mücevher" sözleriyle övdüğü Ilo Ilo, Cannes Film Festivali'nde en iyi ilk filme verilen Altın Kamera'yı kazandı.

Omar / Hany Abu-Assad


Geçtiğimiz Mayıs ayında Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilerek Jüri Ödülü kazanan Omar, Paradise Now / Vaat Edilen Cennet filmiyle dünya çapında ilgi toplayan Filistinli yönetmen Hany Abu-Assad'ın yeni filmi. İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da geçen bu trajik aşk öyküsünün kahramanı Omar, sevgilisi Nadya'yla buluşmak üzere İsrail'in ördüğü duvarı aşar sürekli. Ne var ki, işgal altındaki bu bölgelerde yaşam aşkla savaşı birbirinden ayrı tutmaz. Yakalanan arkadaşları işkence görürken Omar da yaşamla sadakat arasında kalır, sonra kendi de gözaltına alınır. Fedakârlık, güven ve ihanet kavramlarını sorgulayan Omar, Nablus ve Nasıra kentlerinde, %95 oranında Filistin'den elde edilen finansal destekle çekilmiş. Yönetmeni Abu-Assad, filmini “siyasi diyaloglar hariç, Sydney Pollack'ın siyasi gerilim filmlerine bir saygı duruşu” olarak tanımlıyor.

Usta Yönetmenlerin Son Filmleri Filmekimi'nde

Only Lovers Left Alive / Jim Jarmusch


Cannes'da ilk gösterimini yapan Only Lovers Left Alive hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından Dead Man / Ölü Adam'dan bu yana Jim Jarmusch'un çektiği en iyi film olarak harika övgüler aldı. Detroit ile Tanca şehirleri arasında ve sadece gece saatlerinde geçen filmini Jarmusch “gizli vampir bir aşk hikâyesi” olarak tanımlıyor. Jarmusch'tan beklendiği üzere fetişlerle dolu bu çağdaş romantik dram, yüzyıllardır birlikte olan Adem ve Havva adında bir vampir çifti izliyor. Filmin oyuncu kadrosu da en az öyküsü kadar ilgi çekici: Tilda Swinton, Tom Hiddleston, Mia Wasikowska, Anton Yelchin ve Jeffrey Wright'a John Hurt de eşlik ediyor. Jim Jarmusch'un bir önceki filmi The Limits of Control / Kontrolün Limitleri, 2009 İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti.

The Dance of Reality / La Danza de la Realidad / Alejandro Jodorowsky 


Bu film, 1970'lerde Fando ve Lis ile El Topo gibi metafizik tripleri pop art ve dini metaforlarla birleştirdiği filmleriyle yeraltı sanat dünyasının ve uluslararası karşı kültür hareketinin süperstarı olan Alejandro Jodorowsky'nin "derin geçmişi" üzerine bir zihin egzersizi. Jodorowsky'nin kendi sözleriyle "The Dance of Reality, benim otobiyografik romanımın bir uyarlaması, kendi sinemamın bir rönesansı.  Bana kalırsa bu film, zihinsel bir atom bombası gibi. Kendimi yeniden keşfetmek için çocukluğumun dibine iniyorum, büyüdüğüm yere geri dönüyorum." 23 yıllık bir aradan sonra sinemaya geri dönen yönetmenin bu son filmi, Jodorowsky'nin Dune'u adlı, Dune'u David Lynch'ten önce çekemeyişini anlattığı belgeseliyle birlikte ilk kez Cannes'da gösterildi. Jodorowsky'nin 1929'da doğduğu kasaba olan Tocopilla'da çekilen filmde Jodorowsky'nin üç oğlu da rol alıyor. 

Wara no tate / Shield of Straw / Takashi Miike


Bu film, 1970'lerde Fando ve Lis ile El Topo gibi metafizik tripleri pop art ve dini metaforlarla birleştirdiği filmleriyle yeraltı sanat dünyasının ve uluslararası karşı kültür hareketinin süperstarı olan Alejandro Jodorowsky'nin "derin geçmişi" üzerine bir zihin egzersizi. Jodorowsky'nin kendi sözleriyle "The Dance of Reality, benim otobiyografik romanımın bir uyarlaması, kendi sinemamın bir rönesansı.  Bana kalırsa bu film, zihinsel bir atom bombası gibi. Kendimi yeniden keşfetmek için çocukluğumun dibine iniyorum, büyüdüğüm yere geri dönüyorum." 23 yıllık bir aradan sonra sinemaya geri dönen yönetmenin bu son filmi, Jodorowsky'nin Dune'u adlı, Dune'u David Lynch'ten önce çekemeyişini anlattığı belgeseliyle birlikte ilk kez Cannes'da gösterildi. Jodorowsky'nin 1929'da doğduğu kasaba olan Tocopilla'da çekilen filmde Jodorowsky'nin üç oğlu da rol alıyor. 

The Look of Love / Michael Winterbottom


İlk gösterimi Sundance Film Festivali'nde yapılan The Look of Love'ın başrollerinde oyuncu, komedyen, yapımcı ve senarist Steve Coogan, Anna Friel, Stephen Fry ve Imogen Poots paylaşıyor. Filmin başkahramanı ise Paul Raymond, yetişkin eğlence sektörüne yatırım yaparak İngiltere'nin en zengin insanı olan bir girişimci. Winterbottom, erotik dergiler ve striptiz kulüpleri sayesinde “porno kralı” olduktan sonra bir de emlak kralı olarak servetine servet katan Paul Raymond'un hayatını yola çıktığı 1950'lerden 1980'lere değin izliyor. Güney Afrika'nın Durban kentinde sansür kurbanı olarak festival gösterimi iptal edilen filmde Raymond'u canlandıran Coogan ve yönetmen Winterbottom daha önce yine bir biyografi olan 24 Hour Party People filminde birlikte çalışmışlardı. Winterbottom'un bir önceki filmi Trishna, 2012 yılında İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti. 

 Jeune & Jolie / Young & Beutiful / François Ozon


En son İstanbul Film Festivali'nde ve ardından vizyonda izlediğimiz Evde ile formunu hiç kaybetmediğine tanık olduğumuz François Ozon, Mayıs ayında Cannes Film Festivali'nde prömiyerini gerçekleştiren Young & Beautiful ile Altın Palmiye için yarıştı. “4 mevsim ve 4 şarkı boyunca 17 yaşındaki bir kızın çağdaş portresi” olarak tanımladığı son filminde Ozon, Buñuel'in meşhur Gündüz Güzeli filmini çağrıştıran bir öyküyü ele alıyor ve cinsel uyanışını bir fahişe olarak yaşamayı tercih eden bir genç kızın bir yıllık değişim sürecini mercek altına alıyor.  

 3x3D / Jean-Luc Godard, Peter Greenaway, Edgar Pêra


Avrupa'nın en tanınmış üç yönetmeninden üç boyutlu üç film; üçü de 2012 yılının Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen, 2000 yıllık bir tarihi olan Portekiz'in Guimarães'te geçiyor. Jean-Luc Godard, Peter Greenaway ve Edgar Pêra, bu üç kısa filmde sinemanın geleceğini keşfe çıkarken aynı zamanda üç boyut teknolojisinin de sınırlarını zorluyor. Godard'ın "Üç Felaket"i sesler, görüntüler ve yazıların bir araya geldiği bir fırtınayı andırıyor; Greenaway "Tam Zamanında" ile Guimarães kentinin dört bir köşesini keşfe çıkıyor; Pera'nın "Cinesapiens"i ise sinemada geçen, oyuncaklı bir bilimkurgu. Cannes Film Festivali'nin Eleştirmenlerin On Beş Günü bölümünün kapanış filmi olan 3X3D, üç boyut teknolojisiyle sinemanın özünü üç kat inceliyor.