10 Aralık 2013

2013'ün En İyilerinden: "Jin"


7. uzun metraj filmi Jin’de; A Ay, Beş Vakit ve Hayat Var’da olduğu gibi odağına yine bir genç kızı yerleştirerek, bize ve hayata dair umutla umutsuzluk arasında gidip gelen bir hikaye anlatmaya koyulan Reha Erdem, filmi doğadan nefis enstantenelerle açıyor, kamerasını ağır ağır gezdiriyor ve ormanda kamufle olmuş ana karakterimiz Jin’le tanıştırıyor bizi. İlk 25 dakikanın diyalogsuz geçmesini yadırgamadığımız gibi yer yer bir belgeselci edasıyla yaklaşılan doğaya, mizansenlere ve Jin’in umuda kaçış öyküsüne sarılıp filmin içine çekiliyoruz.

Filmde 17 yaşında bir genç kızın Pkk militanları arasındaki varlığını sorguluyoruz. Jin'in babasının o militanlardan biri olduğunu ve öldürüldüğünü biliyoruz. Belki intikam duygusuyla, belki sığınacak bir liman aradığı için dağa çıktı. Jin’in yaralı bir askerle baş başa kaldığı anlarda intikam duygusuna dair hafif bir hissiyat oluşsa da daha öteye gitmiyor. Erdem’in serpiştirdiği ipuçlarının izini sürmekten başka yapacak bir şey yok. Az diyalog kullanımı ve aralara giren Kürtçe konuşmalar elimizi bağlıyor. Daha önemlisi Jin’in kaçış yolculuğu aslında. Her ne kadar, şartlar onu dağa çıkmaya zorlasa da yaşıtları gibi okuma ve normal bir yaşam özlemi içinde olduğunu görüyoruz. Örgütten kaçışının sebebi açıklanmasa da (Kürtçe konuşmaların azizliği de olabilir) aidiyet duygusunun olgunlaşmamış olması veyahut düşlediği hayatın bu olmamasıyla ilintili olduğunu varsayabiliriz. Kaçış yolculuğunda kıyafet değişimi hayallerine doğru atılmış önemli bir adım ama dağdan ovaya indiğinde daha savunmasız bir Jin var karşımızda. Dağda; örgütten, askerden, bombalardan kaçabilen, vahşi doğada zor yaşam koşullarına bir şekilde adapte olabilen Jin, ovaya indiğinde kamuflajsız, bir nevi ‘çıplak’ kalıyor.


Jin'in hayvanlarla ilişkisi, bir atın onu korumaya çalışması, vahşi hayvanlarla arasındaki mesafeyi koruması, unutulmaz final vb. detaylar masalsı bir doku oluşturmada önemli bir işleve sahip. Erdem'in özellikle hayvan etkileşimi veya hayvanlara biçtiği rolle Kosmos'un simgeselliğine yakın duran bir eser yarattığını belirtmek lazım. 

Filmde Erdem’in altını çizdiği en dikkat çekici husus büyük şehir,  taşra ya da daha ıssız bir coğrafya fark etmeksizin hiçbir şeyin değişmediği, insanın her yerde kendisinden farklı olanı dışladığı ve bunun böyle sürüp gittiği. Ancak, bana kalırsa filmin can damarı çıkışsızlık teması. Jin'in çaresizliği ve onun sadece aynı durumlarla yüzleşen yüzlercesinin bir simgesinden ibaret olması seyirci olarak bizleri de o çıkışsızlığa ortak ediyor.

Reha Erdem’i Türk sinemasının yeni kuşak yönetmenleri içerisinde en tepeye yerleştirmemin ve onu diğerlerinden ayırmamın nedeni sinema gramerinin benzersizliğinden ziyade daha çok fantastik dokunuşu, mistik oluşları ‘bizden’ hikâyeler içerisine adapte edebilmesi, yadırgatıcı bir duruma dönüştürmemesi diyebilirim. Filmin finalinde ayyuka çıkan durum, Jin’in hayatın dışına itilmişliğiyle birlikte düşündüğümüzde benzersiz bir etki yakalıyor.

Son söz: Reha erdem, yer yer Kosmos'un seviyesine çıkabilen bir başyapıta imza atmış. 9.5\10