Cervantes’in ülkesi İspanya’yı aşıp dünya edebiyatına malolmuş ölümsüz eseri Don Kişot’un müzikal olarak sahnelenen oyunundan Arthur Hiller tarafından aynı adla sinemaya uyarlanan filmi Man of la Mancha, Don Kişot’a hayat veren Peter O’Toole ve Sophia Loren’in varlığıyla akıllarda kalan bir uyarlama. Cervantes, Engizisyonu yeren bir oyun sergilerken uşağı Pedro ile bizzat Engisizyon mahkemesi tarafından tutuklanır. Hapse atılır ve diğer mahkumların yağmasına uğrar. Mahkumlar da kendisinden savunma isteyince çareyi müsveddelerindeki kısa oyunlarından birini orada sahnelemekte bulur. Cervantes’in Don Kişot’u hapiste yazdığı söylenir. Bu bakımdan Man of la Mancha’nın biyografik bir eser olduğunu da söyleyebiliriz. Cervantes, oyununu sahnelemeye başladığında yazarın hayalgücü içinde kayboluyoruz.
Man of la Mancha’nın gerçeklik ve kurmaca olmak üzere iki farklı düzlemde ilerlemesi önemini artırıyor. Yazarın realitesi ile hayal gücü arasında gidip gelirken geçişlerin ustalıkla yapılması sayesinde hikayeye yabancılaşmıyoruz. Filmin karakterler üzerinden gerçeklikle kurmacanın nerede başlayıp nedere bittiğinin sorgulanması, hatta bunu filmin anlatı biçimi yapması hem Cervantes’i hem de Don Kişot’u daha iyi anlamızı sağlıyor. Man of la Mancha, müzikal bir oyundan uyarlandığından film de bir müzikal. Ancak derdini şarkılarla anlatan bir film değil. İyi bir Don Kişot uyarlaması arıyorsanız doğru adrestesiniz. 8.3\10