15 Ağustos 2012

Elephant


Amerikan bağımsız sinemasının gözde isimlerinden Gus Van Sant; Mala Noche, My Own Private Idaho gibi başarılı olmuş bağımsız filmlerin ardından ana akıma yakın duran To Die For, Good Will Hunting gibi genel seyirci kitlesinin memnuniyetini kazanan filmler üretmiş bir sinemacı.. Sant, 2000'li yıllarda Gerry, Elephant, Last Days üçlemesiyle ondan beklenen tarzda filmlerle kariyerini sürdürdü. 2003'te ona Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ve en iyi yönetmen ödüllerini kazandıran filmi Elephant (Fil), bizi sıradan bir gün geçiren herhangi bir Amerikan Lisesine götürüyor. Amerika'da sıklıkla yaşanan okul katliamlarını mercek altına alan yapım, cevaplardan çok sorularla ilgileniyor ve olayı gerçekçi bir şekilde sunuyor.

80 dakikalık filmin ilk yarısı boyunca sırdan bir okul gününde öğrenciler arasında geziniyoruz. Öğrencilerin sorunları, günlük sohbetleri, dedikoduları bir amaca hizmet etmeden veriliyor, sadece gözlem yapılıyor. Filmde katliam başlamadan önceki tüm detaylar önemsiz birer ayrıntıdan öteye gidemiyor. Telaşsız, minimal bir anlatım yeğleyen Van Sant, tüm karakterlerle aramıza mesafe koymuş.Karakterler olabildiğince soğuk. Bunun sebebi seyircinin katliam yapan veya katliama maruz kalan gençlerle özdeşleşme yaşamamasının istenmesi sanırım. Teknik olarak da ilginç özellikleri -aynı sahnenin farklı açılardan tekrarlanması gibi- olan Elephant, deneysel bir çalışma denebilir.

İki ergen: Alex ve Eric'in psikolojisini, onları katil olmaya iten sebepleri bilmiyoruz ancak olay öncesinde gençlerin odalarında, biz seyircilere tanıtıldıkları bölümde bazı ipuçlarını yakalamak mümkün. Odalarında vakit öldüren Eric ve Alex'ten Alex, piyano çalarak -Hannibal Lecter gibi sanata düşkün bir kişilik olarak çizilmiş- büyük güne hazırlanırken Eric, bir bilgisayar oyununda insan öldürüyor. Sanki antrenman yapıyor. Gençler yaşayacakları deneyime farklı şekillerde hazırlanıyorlar. Televizyonda Hitler belgeseli izlemeleri de Nazi sempatizanı olabilecekleri izlenimini vermekle birlikte motivasyonlarının kaynağı olarak da yorumlanabilir. Ama bu, gençlerin öldürme eylemine sağlıklı değil sakıncalı bir açıklama getirebilir sadece. Gus Van Sant'ın üzerinde durduğu bir diğer mevzu ise silahlanma, silaha erişimin marketten sakız almak kadar kolay olması. Alex ve Eric, internetten ağır silah sipariş ediyorlar ve ertesi gün silah kargoyla ellerine ulaşıyor. Amerika gerçekten özgürlükler ülkesiymiş demeden geçemiyorum (!) Yasaların silahlanmaya tanıdığı serbestlik ve hükümetlerin silahlanmayı önleyici tedbirler almaması eleştiriliyor. Silah alabilmenin bu kadar kolay olduğu sürece bu ve benzeri olayların ardı arkası kesilmeyeceği vurgulanıyor.

Elephant, o bildiğimiz-alışık olduğumuz katliam filmlerinden biri değil. Açılış ve kapanıştaki mavi gökyüzü ve anlamsız bir levha görüntüsü bunu açıkça belli ediyor. Van Sant'ın şiddete yaklaşımı ezber bozan cinsten. Şiddet en duru haliyle resmedilmiş. Katillere kızamıyor, kurbanlara üzülemiyoruz. Neler olup bittiği, doğru ve yanlışlar seyircinin bakış açısına bırakılıyor. Son kertede Van Sant, hedefine ulaşıyor. Gerçek bir olaydan esinlenip, kurgusal ama sonuna kadar gerçekçi bir günümüz 'sorunlu' Amerikan gençliği portresi çiziyor bunu yaparken de evrenselliği yakalıyor.