Douglas Adams'ın 70'li yıllarda yarattığı bilimkurgu eseri 'The Hitchhikers Guide to the Galaxy', 15 milyondan fazla satan bir fenomene dönüşmüş ve ardından da yazar bu eserini bir seriye dönüştürmüş. Yazarın engin hayalgücüyle yarattığı hikaye, 2005 yılında gecikmeli de olsa sinemaya uyarlandı. Evi yıkılmak üzere olan Arthur Dent adlı bir adamın, önce en yakın arkadaşının bir uzaylı olduğunu ve sonra da dünyanın uzayda açılması düşünülen yeni bir otoyol sebebiyle yok edileceğini öğrenmesi ve tek seçeneğinin arkadaşıyla bir uzay aracına otostop çekmek olduğunu fark etmesiyle açılan film, sıradan bir adamın uzayın sonsuzluğunda yaşayacağı fantastik bir maceraya davet ediyor seyirciyi.
'Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi', hayatın anlamı, nerden geldik nereye gidiyoruz gibi soruların peşinden giden felsefi ve düşünsel bilimkurgu filmlerinin açtığı yoldan giderken bunu da kendi tarzında gerçekleştirmeyi yeğliyor. Yani ele aldığı tüm meselelere mizahi bir dille yaklaşıyor. Dünya'nın yok olması kara mizaha, hayat, evren ve her şey hakkındaki sorunun cevabının 42 çıkması absürd mizaha ve bilimkurgu külliyatıyla yer yer dalga geçilmesi de parodiye ulaştırıyor bizi. Filmin baştan sona İngiliz mizahının bir ürünü olması da 'Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi'nin karma bir komedi (bilimkurgu\komedi diyelim) filmi olduğunu gösteriyor.
Bornozuyla gezegenler arası yolculuk yapan bir adam, kaçık bir Galaksi başkanı, bunalıma girmiş bir robot ve havlusunu yanından eksik etmeyen bir uzaylı otostopçu gibi sayısız garip karaktere sahip bir film bu. Filmin henüz ilk dakikalarında Yunuslar hakkında öğrendiğimiz gerçeklerle (!) absürtlükte sınır tanımayacağının da sinyallerini veren yönetmen Garth Jennigs, bu ve bunun gibi türlü garip fikri romanın hayranlarını üzmeyeceğini düşündüğüm bir üslupla ele almış. "Pek çok ırk bir Tanrı tarafından yaratıldığına inanır" söylemine karşın özellikle dünyanın yaratılma aşamasında Tanrı'yı yok sayan ve o bilgeliği yaratılmış olanlara bahşeden 'Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi', mizahın arkasına sığınarak herhangi bir açıklama hatta ima yapma gereği bile duymuyor. Bu noktada gerek yazar Douglas Adams'ın gerekse de yönetmenimizin olanların nasıl mümkün olduğunu sorgulamamızı istemediklerini, yalnızca bu fantastik, komik ve benzersiz maceraya kapılıp gitmemizi arzuladıklarını düşünmek kalıyor bize de.
Bu öyle bir hikaye ki, galaksideki tüm bilgilerin panik yapmamanızı öğütleyen elektronik bir kitapçığa sığdırıldığı, üzerine gittiği tüm meseleleri alaya almaktan çekinmeyen, kainatı kendi yasalarıyla biçimlendirecek kadar cesur ve yaratıcılıkta sınır tanımayan bir bilimkurgu. Haddini de biliyor. 7.4\10
Bu öyle bir hikaye ki, galaksideki tüm bilgilerin panik yapmamanızı öğütleyen elektronik bir kitapçığa sığdırıldığı, üzerine gittiği tüm meseleleri alaya almaktan çekinmeyen, kainatı kendi yasalarıyla biçimlendirecek kadar cesur ve yaratıcılıkta sınır tanımayan bir bilimkurgu. Haddini de biliyor. 7.4\10