Aykırı sinemacı kimliğiyle bilinen ve hemen hemen her filmiyle farklı tartışmalara konu olan Pier Paolo Pasolini’nin sanatında doruğa ulaştığı eseri Teorema’dır. Yönetmenin kendi kitabından uyarladığı Teorema, burjuvaziye duyduğu nefretin bir dışavurumudur ve film hep burjuvazi eleştirisi şeklinde okunmuştur. Esasında çok daha derin ve evrensel meselelere temas eder film.
Burjuvaziyi temsil eden bir ailenin malikânesine haber verdiği üzere bir yabancı gelir. Aile bireylerinin kim olduğunu sorgulamadığı bu yabancı, her birini teker teker baştan çıkarır ve ilişkiye girer. Yabancının gelişiyle karakterlerimizin renksiz hayatları bir anlam kazanır. Pasolini bu durumu filmi siyah-beyazdan renkliye geçirerek belirginleştirir. Evin hizmetçisi dâhil beş karakterimiz de yabancıya tutkuyla bağlanır. Hayatın anlamını onda bulurlar. Yabancının gelişi gibi gidişi de ani olunca anlamsızlık had safhaya ulaşır ve her bir birey üzerinde farklı etkiler gözlenir. Burjuvaziyi temsil eden ev ahalisi psikolojik açıdan bir daha çıkmamacasına dibe batarken, evin hizmetçisinin mucizeler gerçekleştiren bir azizeye dönüştüğünü görürüz.
Filmi değerlendirmeye “Yabancı kim?” sorusuyla başlamak en doğrusu olacaktır. Bu konuda yabancının Hz. İsa, Şeytan veya Tanrı olabileceğini belirten üç farklı görüş var. Karakterlerimizden birinin azizeye dönüşmesi Şeytan ihtimalini ortadan kaldırıyor. Aynı şekilde zaten azize, İsa gibi insanları iyileştirmesi ve kendisi için uygun gördüğü son onun İsa’yı temsil ettiğini düşüncesini kuvvetlendirir. Ki İsa’nın Hristiyanlık inancındaki geri dönüşüyle Teorama’daki muhtemel dönüşün herhangi bir bağlantısı yok ve yabancının İsa olmasının mantık dışı olduğunu söyleyebilirim. Elimizde sadece yabancının insan bedenine bürünmüş tanrı olduğu fikri kalıyor. Ancak ateist Pasolini, bizim tanrı dediğimiz karakteri “özgün ve durdurulamaz bir şey” olarak ifade ediyor.
Filmin etkileyiciliği; “İnsanoğlu (bu dünyada) bir gün tanrı ile karşılaşırsa ne olur?” sorusuna bir cevap niteliğinde olması ve bu özgün hikâyeyi Pasolini’nin diyaloğa fazla yer vermeyen, derdini karakterlerin psikolojisinin görsel karşılığını bularak, etkili bir anlatıyla verebilmesinde gizli diyebilirim. İnsanoğlu, tanrı ile karşılaşırsa ne olur sorusuna dönersek, Pasolini’ye göre cevap bireyin ahlaki değerleriyle, hayata nasıl baktığıyla, hayattan ne beklediğiyle yakından ilgilidir. Kişinin sosyal sınıfı da ahlaki değerleri üzerinde belirleyici bir rol oynadığı için işçi sınıfına dâhil edeceğimiz hizmetçi kadının kutsanarak yükseltilmesi oldukça mantıklıdır. Burjuva ailemizin ise anlamsız hayatlarının tanrının hayatlarına dokunmasıyla anlam kazanması ama nihayetinde eski yaşamlarına döndüklerinde artık eski benlikleriyle yaşayamayacakları için istemsiz olarak yaşamamayı seçtiklerini kanısına varabiliriz. Katatoniye tutulmalarını, bir meczuba dönüşmelerini başka şekilde açıklayamayız sonuçta.
Teorema, her Pasolini filmi gibi seyri ve hazmı zor bir film. Bu sebeple her sinemasevere önerebileceğim bir film değil. Ancak sinema tarihinin en cesur, en sarsıcı yapımlarından biri olduğu için görmenizde fayda var.