Fragmanını izlediğim ilk günden bugüne dek devam eden heyecanlı, arzulu ve umut dolu Gravity bekleyişi nihayete erdi. Bu heyecanlı bekleyişin birçok sebebi vardı. Alfonso Cuaron’un ilk bilimkurgu çalışması Children of Men bunlardan sadece biri ve aslında en önemsiz olanıydı. Bilimkurgu hayranlığımın yanına uzay boşluğunda veya uzayın sonsuzluğunda yapayalnız kalan insanoğlu fikri beni baştan çıkarmaya yetiyor.
Filmin ön incelemesinde masaya yatırdığım konu Gravity’nin hangi yolu seçeceği üzerineydi: Bilim mi mistisizm mi? Children of Men aslında Cuaron’un bilimkurgusal hikayeleri gerçekçi bir zeminde işlemekten yana olduğunu açıkça gösteriyordu. Hemen söyleyelim Cuaron, Gravity’de de o yolda yürümeye devam etmiş. ‘Bilim’i seçmiş.
Uzay boşluğu böyle gerilim görmedi
Mekikleri parçalanınca uzayda asılı kalan deneyimli astronot Matt Kowalski ile ilk kez uzaya açılan tıp mühendisi Ryan Stone’un hayatta kalma savaşı, zamana da endekslenince Cuaron’un eline gerilim yaratmak için inanılmaz bir fırsat geçmiş. Senaryoyu bizzat oğluyla birlikte yazdığını da düşünürsek Gravity’i muadilleri arasından sıyrılmasını umduğu bir film olarak tasarladığını söyleyebiliriz. Bu ne demek peki? Yani Cuaron, uzayı -çok büyük oranda- gerilim yaratmak için kullandığı uçsuz bucaksız bir alan olarak düşünmüş. Mekiğin parçalanmasıyla birlikte başlayan gerilim son ana kadar devam ediyor. Öyle ki, tam derin nefes alıp rahatlayacağımız bir anda “daha bitmedi” diyebiliyor Cuaron.
Filmin ön incelemesinde masaya yatırdığım konu Gravity’nin hangi yolu seçeceği üzerineydi: Bilim mi mistisizm mi? Children of Men aslında Cuaron’un bilimkurgusal hikayeleri gerçekçi bir zeminde işlemekten yana olduğunu açıkça gösteriyordu. Hemen söyleyelim Cuaron, Gravity’de de o yolda yürümeye devam etmiş. ‘Bilim’i seçmiş.
Uzay boşluğu böyle gerilim görmedi
Mekikleri parçalanınca uzayda asılı kalan deneyimli astronot Matt Kowalski ile ilk kez uzaya açılan tıp mühendisi Ryan Stone’un hayatta kalma savaşı, zamana da endekslenince Cuaron’un eline gerilim yaratmak için inanılmaz bir fırsat geçmiş. Senaryoyu bizzat oğluyla birlikte yazdığını da düşünürsek Gravity’i muadilleri arasından sıyrılmasını umduğu bir film olarak tasarladığını söyleyebiliriz. Bu ne demek peki? Yani Cuaron, uzayı -çok büyük oranda- gerilim yaratmak için kullandığı uçsuz bucaksız bir alan olarak düşünmüş. Mekiğin parçalanmasıyla birlikte başlayan gerilim son ana kadar devam ediyor. Öyle ki, tam derin nefes alıp rahatlayacağımız bir anda “daha bitmedi” diyebiliyor Cuaron.
Gravity = Anti-2001: A Space Odyssey
Gravity, insanoğlunun keşif tutkusuyla çıktığı uzayda bir hayatta kalma mücadelesini konu edindiğinden uzayın sonsuzluğuyla ilgilenmiyor. Bu da minimal bir kullanım demek oluyor. 2001: A Space Odyssey’in uzay boşluğunda salınan ve yalnız kalan karakterlerinden ilham alan ve etkilendiği açıkça gözlenen Cuaron, gerçekçilikten yana olduğu için yola 2001: A Space Odyssey ile çıkıp hemen yön değiştiriyor. Felsefeyle, inançla, tanrı veya onun yerine koyabileceğimiz bir varlık hatta farklı bir türle hiç ilgilenmiyor. Sözün özü 2001’de ne varsa tam tersini yapıyor ama Dr. Ryan’a cenin pozisyonu aldırarak 2001’in yıldız çocuğuna dolayısıyla da filme saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmiyor.
Esasen Cuaron’un seçtiği yol, onu ana akım bir bilimkurguya, bir Hollywood prodüksiyonu ulaştırmış. Büyük bir fırsatı tepmiş, yeni bir 2001: A Space Odyssey yaratmak varken -en azından denemek- yeni bir Apollo 13 yapmayı tercih etmiş Cuaron. Ama gelin görün ki, bu kaçırılan fırsat dahi Gravity’nin bir başyapıt olmasına mani olamamış. Gravity, kendi alanının uzayda hayat mücadelesi, kurtarma operasyonu gibi filmlerin en iyi örneği olmayı başarmış.
Karakter derinliği üzerine...
Karakter yaratma konusunda Cuaron elinden geleni yapmış. Sandra Bullock’un hayat verdiği Dr. Ryan Stone karakteri klasik bir bilim insanı. Tanrıya inanmayan inançsız biri olarak çiziliyor. Bilimkurgularda eğer inançsız bir ana karakter varsa filmin sonunda bir din-bilim çatışması kaçınılmaz hale gelir. Bir klişe de diyebiliriz bu durum için ama Cuaron, o yola hiç girmeyerek doğru yapmış. Matt Kowalski’nin tecrübesi ve uzay boşluğundaki rahatlığıyla Dr. Ryan’ın çaresizce çırpınışı iki karakterin birbirlerini tamamlamaları açısından iyi düşünülmüş bir detay. Karakterler daha derinlemesine ele alınabilirdi muhakkak ama gerilim bu kadar ön plana çekilmişken daha fazlasını beklememek gerekiyor. Dramatik yapıyı zedeleyen bir durum olduğunu düşünmüyorum açıkçası.
Gümüş Çağa Altın Film: “Gravity”
Bilimkurgu sinemasının altın çağını geride bırakalı çok oldu. Son dönemdeki üretim bolluğunu ve nitelik olarak yakalanan ivmeyi ancak bir gümüş çağ olarak değerlendirebiliriz. Gravity’nin bu noktada bilimkurgu sinemasının gümüş çağındaki altın filmlerden biri olduğunu söylememiz gerek. İnception’ın yaratıcılığı, Avatar’ın görkemi varsa Gravity’nin de nefes kesen gerilimi var. Cuaron’un filmi 2000’li yıllar bilimkurgu sinemasında pek çok taşı yerinden oynatacak yetkinlikte. 3D teknolojisindeki kusursuzluğu, görselliği ve müzikleriyle unutulmayacak bir yolculuk Gravity…
Son söz: Bilimkurgu sinemasının ikinci altın çağına bir adım daha yaklaştık diyebiliriz 9.5\10