21 Mayıs 2014

Yeniden Sinemaya Uyarlanması Gereken 3 Roman


Kendisini sürekli yenileyen ve çağına ayak uyduran sinema, müziği henüz başlangıcında film gösterimlerinde kullanmaya başlamış bunda filmlerin sessiz olmasının büyük etkisi olmuştur. Sinema sese kavuştuğunda ise sinema ve müzik birbirinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Filmler hikaye anlatmaya başladığında ise sinemanın edebiyatla olan birlikteliği başlamış ve çığ gibi büyümüştür. İlk konulu film olan George Melies imzalı Aya Seyahat’in Jules Verne’in romanından uyarlanmış olması manidardır. Bu ilk uyarlama ve ilk konulu filmden sonra hikaye anlatmanın veya bir hikaye içinde kaybolmanın en eğlenceli yolu sinemadan geçmeye başlamış ve edebiyat sinemayı besleyen sanat dalları arasında her zaman başı çekmiştir.

Romanlar sinemaya aktarılırken, bu aktarım esnasında yazarların hayalgüçleriyle yarattıkları dünya ile okuyucunun zihninde yarattığı arasındaki farklılıktan daha fazlası yönetmenin esere kendi yorumunu getirmeye kalktığında ortaya çıkmaka, yazarın betimlemeleri, tasvirleri ve detaycılığı da çoğu zaman uyarlamadan beklenilenin bulunamamasına ve hayalkırıklığına sebep olmaktadır. Senarist ve yönetmen yetersizliği kadar kimi zaman yeterli bütçenin sağlanamaması, kimi zaman romandaki alt metin ve eleştirel tutumun ticari kaygılar nedeniyle görmezden gelinmesi gibi nedenlerle birçok romanın ilk uyarlaması başarısızlıkla sonuçlanıyor. Ben de önceki uyarlamalarıyla heba edilen ve bir şans daha verilmesi gerektiğini düşündüğüm birbirinden önemli üç kitaba dikkat çekmek istedim.

Dune

Frank Herbert’in ilkini 1965’te sonuncusunu ise 1984 tamamladığı (7. kitabı bitiremeden ölmüş) 6 kitaptan oluşan Dune serisi, bugün bilimkurgu edebiyatının en önemli eserleri arasında gösteriliyor. Bu görkemli serinin ilk kitabı olan Çöl Gezegeni Dune, ayrıksı sinemacı David Lynch tarafından 1984’te sinemaya uyarlandı. Ne var ki film, büyük bir hezimetle sonuçlandı. Gişede zarar etmesinden bahsetmiyorum, Lynch’in türe uzak bir isim oluşu, dönemi için büyük bütçeli bir filmin kamera arkasına geçmesi ve bir nevi memur yönetmenlik yapması sonucunda Dune, yönetmenin tek kötü filmi olarak filmografisindeki yerini aldı. Lynch, Herbert’in uzak bir galakside kurguladığı destanını görselleştirme anlamında da sınıfta kalarak b tipi bilimkurgulardan hallice bir filmle çıkıyordu hayranlarının karşısına. Bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke’ın Yüzüklerin Efendisi ile kıyaslanabilecek tek kurgu roman olarak nitelendirdiği Dune serisi, ilk kitaptan başlanarak, uzun soluklu bir sinema yolculuğunu hak ediyor. Bilimkurguya hakim yaratıcı bir yönetmenin ellerinde teslim edilerek ikinci bir şans verilirse, bu kez hedefe ulaşılacağını düşünüyorum.

Whispers (Fısıltılar)

Korku edebiyatının usta isimlerinden Dean R. Koontz’un 1980’de basılan ve yazarın en iyileri arasına rahatlıkla alabileceğimiz eseri Fısıltılar, pisikopat bir katilin bir kadına musallat olduğu bir gerilim ama açıldıkça büyüsünü hissettiren ve detaylarıyla zaman zaman kan donduran, polisiye ayağı da olan bir kitap. 1990 ylında sinemaya uyarlanan Fısıltılar, çoğunlukla tv filmleri çekmiş Douglas Jackson’a emanet edilince ucuz bir tv filminden farklı olmayan bir iş çıkmış ortaya. Koontz, yarattığı karakterlerin hepsi üzerinde inanılmaz titiz bir çalışma yapmış. Karakterlerin geçmişleri, birbirlerini tamamlayıcı yönleri ve olayın gizemi açıldıkça hayret uyandıran yapısı türü sevenlerin aklını alacak cinsten. Böyle bir roman en azından eli yüzü düzgün bir uyarlamayı hak ediyor. Ve o uyarlama geldiğinde sinema tarihi öyle bir psikopat katile kavuşacak ki…

20.000 Leagues Under the Sea (Denizler Altında 20 Bin Fersah)

Jules Verne’in 1870 yılında yayınlanan ve kısa zamanda klasikleşen eseri, bizdeki adıyla Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, George Melies’in kısa filmini ve 70’li yıllarda yapılan animasyonu da sayarsak dört kez sinemaya uyarlandı, tv filmleri de üretildi. Bunlar içinde Richard Fleischer’ın yönettiği 1954’te yapımı film başarılıydı. Bu başarısını da savaşlarla kendisine kötü bir son hazırlayan insanlığa eleştirel bir bakış atabilmesine ve iyi bir serüven filmi çıkarabilmesine borçluydu. Neden tekrar uyarlanmalı sorusunun cevabı ise 50’li yıllar bilimkurgularının birkaç örnek dışında derinlikten uzak oluşu ve türün evrimini tamalamaması ve görsel olarak da yeterli seviyeye çıkılamıyor oluşu diyebiliriz. 20.000 Leagues Under the Sea’nin yeniden uyarlama çalışmalarının sürdüğünü ve önümüzdeki yıllarda tekrar karşımıza çıkacağını ekleyelim.