28 Ekim 2014

Bir Zamanlar Sinema öneriyor #8 - Kwaidan


Lafcadio Heam'ın Kwaidan adlı eserinden Masaki Kobayashi'nin sinemaya uyarladığı 4 farklı hayalet hikayesinin anlatıldığı Kwaidan, Cannes Film Festivali'nden Jüri Özel ödülü ile dönmeyi başarmış, Japon korku sinemasının en önemli örneklerinden biri. The Black Hair, The Woman in the Snow, Hoichi the Earless ve In a Cup of Tea isimli orta metraj 4 hayalet hikayesinin dört dörtlük bir görüntü ve sanat yönetimi ve ağır başlı bir anlatıyla icra edildiği Kwaidan, her ne kadar korku filmi desek de aklınıza günümüz korku filmlerini getirmeyin. Hayalet hikayeleri korku yaratmak için anlatılmıyor ancak korkuya dahil etmek de bir zorunluluk. Kwaidan'ı dramatik yapısıyla öne çıkan bir korku filmi olarak tanımlamanın en doğrusu olacağını düşünüyorum.

Japon kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve asırlardır anlatılageldikçe efsaneleşmiş hikayelere de bir bakalım. İlk hikayemiz The Black Hair'da zengin olma arzusundaki bir samurayın, karısını zengin bir kadınla evlenmek için terk etmesi işleniyor. Samuray, yıllar sonra pişmanlıkla geri döndüğünde karısıyla ilgili acı bir gerçeği de öğrenecektir. The Woman in the Snow adlı ikinci hikayede; babasıyla kar fırtınasına yakalanan genç bir adam, sığındığı kulübede bir ruh tarafından ziyaret edilir ve gördüklerini kimseye anlatmaması koşuluyla hayatı bağışlanır. Yıllar sonra sırrını paylaştığında neler olacaktır? 1 saati aşkın süresiyle en uzun hikayemiz Hoichi the Earless'de kör bir müzisyenin, günün birinde yaşadığı manastırda kendisini dinlemek üzere gelen bir hayaletin peşine takılmasıyla çıktığı tehlikeli yolculuk anlatılıyor. Son hikayemiz In a Cup of Tea'de ise, çay içerken fincanında öldürdüğü bir samurayın silüetini görmeye başlayan bir adamın hikayesini izliyoruz.

Özellikle ilk üç hikayenin parladığı Kwaidan, hikayelerini ortak temalarıyla birbirine bağlayarak bir bütünlük yakalıyor, atmosferi ve sinematografisiyle sivriliyor.