4 Mayıs 2016

Akılsız Tanrı’nın işleri: A Brand New Testament


Mr. Nobody ile tanıdığımız Belçikalı yönetmen Jaco Van Dormael, Altın Küre Ödülleri’nde Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde yarışan yeni filmiyle karşımızda. Dormael’in kısıtlı da olsa ülkemizde vizyona girme şansı bulan ve kült olmaya aday yeni çalışması A Brand New Testament (Yeni Ahit), sınırsız bir hayal gücünün ürünü. 

İnsanoğlu sanatlar aracılığıyla bir yandan kendisini tanrılaştırırken, diğer yandan tanrıyı insanlaştırma eğilimini sürdürüyor. Pasolini’nin Teorema’sı, Jim Carrey’nin Bruce Almighty (Aman Tanrım!)’si gibi tanrının insan bedeninde hayat bulduğu filmlerin son halkası A Brand New Testamant oldu. Bu düşünceyi Tanrı’nın insanı kendi suretinde yaratmış olmasına dayandırabiliriz. Daha derine indiğimizde ise insanoğlunun Tanrı ile iletişim kurma arzusunu onu görme ve varlığından kati bir şekilde emin olma isteğini görürüz. Bu düşüncenin sinemada çoğunlukla komedi şeklinde tezahür ettiğini söyleyebiliriz. Dormael’in filmi de bu alanda bugüne kadar karşımıza çıkan en cesur iş. Yönetmenin hikâyesini bir fantastik komedi olarak tasarlaması, kendine ait yepyeni bir dünya yaratmasını sağlamış. Dormael, yarattığı dünyanın tanrısı olduğu için kuralları kendisi koyuyor ve seyircinin bu kuralları sorgulamasına imkân vermiyor. Kuralları sorgulayamasak da sebeplerini irdeleyebiliyoruz.

Dormael’in yarattığı Tanrı, bugüne kadar gördüklerimizin epey farklı bir figür. Bilge değil, adaletli değil, sevecen değil… Tanrı’yı yetersiz, içi nefret dolu bir diktatör olarak çizen yönetmen, onu insana özgü kötü niteliklerle donatmış. Özgünlük, farklılık ve kendini sanatın sınırsızlığına bırakmak bu durumu bir yere kadar açıklıyor açıklamasına ancak böyle bir Tanrı temsilinin altında başka sebepler olmalı. Yaşadığımız dünyanın gerçekliğinde cinayetlerin, tecavüzlerin, katliamların artarak sürmesi, adalet mekanizmasının işlememesi, kötülüklerin cezasız kalması ve tüm olup bitenlere Tanrı’nın duyarsız kalması, daha doğrusu olup bitenden Tanrı’nın sorumlu olması, onun iyi bir varlık olamayacağı fikrini doğurmuş olmalı. Ya da belki de hiç var olmadığını… Yönetmene göre insanın var oluşu Tanrı’nın can sıkıntısına bir son verme çabasının bir ürünü. Ve eğer istemiş olsa Tanrı’nın dünyayı bir cennet bahçesi biçiminde yaratabileceği fikrini de dile getiren Dormael, “Tanrı adil olmadığı gibi bencil ve kötüdür” diyor ve kendi yarattığı dünyada adaletin tecelli etmesi için elinden geleni yapıyor.

A Brand New Testament, her ne kadar bir komedi olsa da, her esprinin altında bir gerçek yatar sözünün bu film için de geçerli olduğunu öne sürebiliriz. Filmin tamamının teolojik bir taşlama olduğunu, Dormael’in Tanrı’yı ve dinleri olabilecek en tatlı dille yerdiğini, yarattığı alternatif dünyada kötülüğün sebebi olarak gördüğü Tanrı’yı cezalandırdığını düşünüyorum. Zira filmde şöyle bir cümle kuruyor yönetmen: “Hayatımı mahvettiği gibi hayatını mahvedeceğim.” Bir ateist olan Dormael, Tanrı’nın var olduğuna yönelik inancın dünyayı batağa sürüklediğine inanıyor ve eğer o olmasaydı yaşadığımız gezegeni cennete dönüştürebilirdik demeye getiriyor. Film, “Dünya, insanlık için nasıl daha yaşanabilir bir yer olurdu?” sorusuna mevcut dinlerin ama özellikle de İncil’in yetersizliğinden dem vurarak cevap arıyor. Kadınları işaret eden Dormael, cevabı erkek egemen dünya düzenine -Tanrı’nın erkek olarak tasvir edilmesi de var- dokundurarak veriyor.

Özellikle ilk 15 dakikalık dilimde seyircisinin ağzını açık bıraktıracak bir tablo çizen A Brand New Testament’ta Tanrı’nın kimsenin varlığından haberinin olmadığı küçük kızının hikâyesini anlatmaya başlamasıyla Yeni Ahit’in nasıl doğduğunu öğreniyoruz. Öyküsünü “Tanrı var ve Brüksel’de yaşıyor.” cümlesiyle anlatmaya başlayan Ea’nın amacı dünyayı daha yaşanılabilir bir yere dönüştürmek. Onun hapis hayatı yaşadığı evden kaçması ve Brüksel’e adım atmasıyla başlayan maceramız, aşkın, dostluğun, hayatın anlamının karakterlerimizce keşfedilmesiyle devam ediyor. Amelie’yi izleyen herkesin fark ettiği gibi A Brand New Testament da benzer bir anlatı ve tarz tutturuyor. Açıkçası filmin özgün olamadığı tek alan da burası. Böyle bir dünya yaratıp, o dünyayı kendine has bir dille anlatamamak filmin en belirgin eksiği bana kalırsa. Filmin fantastik dünyasında yer bulan absürtlüğün ise biraz daha üzerine gidilebilirmiş.

Son söz: Damakta nefis bir tat bırakan finaliyle bir kendini iyi hisset filmine dönüşen A Brand New Testament, yılın ıskalanmaması gereken filmlerinden. 8\10