28 Mart 2019

Kötü Polisliğin Nirvanası: Bad Lieutenant


Abel Ferrara’nın 90’lı yılların başında imza attığı Bad Lieutenant, hem polisiye türü hem de yönetmenin sineması kapsamında üzerinde ciddiyetle durulması gerektiğini düşündüğüm bir film. Kimi özellikleriyle hala aşılamayan bu pek kıymetli polisiye filmini, sinema tarihinin tozlu raflarından indirip, deyim yerindeyse tozunu almak istedim.

Ferrara’nın filmi klasik bir polisiye olmadığından ve polisiye durumlardan ziyade merkezine yerleştirdiği ana karakteri ve o karakterin dönüşümüyle ilgilendiğinden, klasik bir değerlendirme yapmak da pek mümkün değil. Bu sebeple Bad Lieutenant’ı filmin hemen hemen her sahnesinde yer alan ana karakterimiz Teğmen Michael üzerinden okumaya çalışacağız.

Kötü Polisliğin Nirvanasında Bir Karakter

Teğmen Michael’ı anlatmaya nereden başlamalı? Filme paralel bir anlatı tutturmak belki daha iyi olur. İlk sahnede iki oğlunu arabasıyla okula götürmek zorunda kalan bir baba olarak karşımıza çıkıyor Teğmen Michael. Onları sevmediğini bu kısa yolculuk sahnesinden anlayabiliyoruz. Evet, o ailesinden ve evinden nefret eden bir baba. Sorumlulukları hiç umurunda değil. İşin garibi mesleğini de sevmiyor. Sevmek zorunda olmasa da saygı duymasını bekliyoruz seyirciler olarak. Gündüz vakti aracında uyuşturucu kullanan, alkol alan, kadınlara sulanan, kanundan çok suçun yanında, suça yakın duran bir polisten söz ediyoruz. Rozetini ve mevkisini, yani gücünü kullanarak suçluları sömüren, suçlular çalıyorsa o da suçlulardan çalan, adaletin değil çıkarlarının peşinden koşan bir polis o. Zaman içinde kendisi de bir suçluya dönüştüğü, yozlaştığı için suçlulara yaklaşımı tamamen olmasa da değişmiş. Suçlularla işbirliği yaptığı için kronik suçluların onu kendilerinden biri olarak gördüklerini dahi iddia edebiliriz belki. Kötülük benliğini öylesine sarmış, öylesine ele geçirmiş ki onu, sinema tarihinde bir eşine daha rastlayamayacağımız bir kötü polis çıkmış ortaya. Sadece kötü bir polis diyerek haksızlık da etmeyelim. Zira Harvey Keitel’in Teğmen Michael kompozisyonu görüp görebileceğiniz en etkili performanslardan biri. Karakterin ağlayıp sızlanmalarının, sinir krizlerinin ve ruh halinin Keitel’in yüzündeki yansımasını tarif edebilmek hiç kolay değil. Dolayısıyla Teğmen Michael kötü polisliğin nirvanası ise bunda Keitel’in payı çok büyük.

Utanç Verici Bir Suçun Yansımaları

Bad Lieutenant filmini kırılma noktasına taşıyacak olayın, kilisede bir rahibenin reşit olmayan iki siyahî genç tarafından tecavüze uğraması olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Çünkü bu olay ana karakterimizi çözümleyebilmemiz için gerekli olan ne varsa veriyor. Odaklanmamız gerekenin inanç meselesi olduğunu anlıyoruz. Genç rahibenin tecavüzcülerini affetmesi ve onları ele vermek istememesi karşısında Teğmen’in tutumu dikkate değer. Gerçek adaletin yerini bulmasını istediğini söyleyen Teğmen, ilk kez adaletten bahsediyor. İçinde, derinlerde bir yerlerde iyilik olduğu izlenimini ediniyoruz. Ancak kötülük gözünü, kalbini ve bilincini kararttığı için sert bir darbe yemeden o iyiliğin açığa çıkmasının mümkün olmadığını bilmeliyiz. İntikam almaktan bahseden Teğmen ile affetmekten bahseden rahibenin karşılaşması, iyilikle kötülüğün ve İsa ile Şeytan’ın karşılaşması olarak düşünülebilir. Karakterlerimizin özelinde baktığımızda yolunu kaybetmiş ile yolundan şaşmayanın karşılaşmasıdır bu ve bu karşılaşmanın çözülmeyi başlatması da kaçınılmazdır.

Karanlık Tarafa Giden Yol

Teğmen’i karanlık tarafa yöneltenin ne olduğu sorusu film boyunca kafamızı kurcalıyor. Aradığımız cevabı kilisede buluyoruz ve bu da sorunu basitleştiriyor. Karakterin dönüşümü klasik bir inanç kaybı ile başlasa da inancın kaybedilmesinin tanımlamakta zorlandığımız bir kötülüğe yol açması daha derinlere inmemiz gerektiği sonucuna götürüyor bizi. Her ne kadar, kendisi hala bir Katolik olduğunu iddia etse de, uhreviyetini ve maneviyatını tamamen kaybettiğini, dünyevi arzularının esiri olduğunu net bir biçimde görüyoruz. Bir beyzbol tutkunu olan Teğmen, maneviyatını kaybetmesiyle hissizleştiği için yapmaktan zevk aldığı şeylerden de zevk alamaz olmuş. Beyzbol maçlarının onun için artık bahis oynayarak kazanacağı para dışında bir anlamı kalmamış. Maçları izlerken duyduğu heyecanın tek sebebi de para. Tüm parasını bahse yatırabilecek kadar gözünü karartması, bazı sınırları aştığının ve kaybedecek bir şeyi olmadığının bir göstergesi. Ailesi, iş arkadaşları ve suçlular karşısında ne yaptığını bilen, güçlü, dominant bir karakter profili çizse de, onu saf kötülüğe sürükleyenin zayıflığı olduğunu söyleyebiliriz. Sebepleri benzememesine karşın Teğmen’in karanlık tarafa yönelişini Darth Vader’a benzetmemiz olası. Daha ileri gidip, karakter yaratılırken Darth Vader’ın Teğmen’e esin kaynağı olduğunu öne sürebiliriz. Teğmen’in kaybettikleriyle yüzleşmesi bu savı güçlendiriyor. Sonuç olarak; zayıf olduğu için direnemeyen, sorunlarıyla boğuşmak ve onlarla yüzleşmek yerine kaçmayı seçen ve bu kaçış yolculuğunda kaybedene dönüşen bir polisin iç burkan hikâyesidir Bad Lieutenant’ta anlatılan.

Polisiyenin ayrıksı çocuğu

Bad Lieutenant’ta polisi ilgilendiren olayların ikinci plana atılması ve bu olayların ana karakterimizin dönüşümüne, onun yolculuğuna hizmet etmesi, filmin tür içinde ayrıksı durduğunu söylememiz için yeterli bir sebep veriyor. Ferrara, polislerin dünyasında bir karakter draması yaratırken, Teğmen Michael karakteriyle kötü polis kavramını da sorguluyor. Yüzeysel yaklaşmaması, kötülüğün nedenlerinin üzerine gitmesi, bu özel durumdan genel bir yargıya varmaya çalışması son derece önemli. Polislerin iki insanın katledildiği olay mahallinde uzun uzadıya bahislerden konuşmalarından, yozlaşmanın geniş çaplı olduğu sonucuna varıyoruz. Böylece diğer polislere de birer Teğmen Michael adayı olarak bakıyoruz. Yönetmenin inanç meselesini bir polisiyeye taşıması, özellikle kilise sahneleriyle filmin görsel olarak da klasik polisiyelerden ayrılmasını sağlıyor. Türün kabuk değiştirdiği, polisiyenin aksiyon sinemasıyla iyiden iyiye kaynaştığı bir döneme denk gelen Bad Lieutenant, başka bir yol açarak kendine özel bir yer edindi. Zodiac gibi polisiyelerin de önünü açtı.

*İlk Filmloverss'ta yayınlanmıştır.