Bakış Açısı tekniği filmin en büyük kozu
Ailesinden kalma cansız manken dükkanında onarım işleriyle uğraşan Frank (Elijah Wood) adlı bir seri katilin hikayesi diyebileceğimiz filmin en dikkat çekici özelliği, tamamen katilin bakış açısını yansıtıyor oluşu. Korku filmlerinde sıkça rastladığımız ama genellikle bir sahne veya sekansta kullanılan bu tekniğin Maniac'da filmin bütününe yayılması pek alışık olmadığımız bir kullanım. The Bliar Witch Project sonrasında türeyen el kamerasıyla çekilmiş korku filmlerinin verdiği rahatsızlığın bir benzerini bakış açısı tekniğiyle çekilen Maniac'ın da verdiğini ve kameranın varlığını hatırlatmasıyla daha zor bir seyir vaat ettiğini söyleyelim. Seri katilimiz Frank'i aynalardaki yansımasından görebiliyoruz sadece. Buna ek olarak Frank hayal kurduğunda bakış açısından çıkıyoruz. Hikayeyle örtüşen bu teknik, Frank aracılığıyla bizi röntgenci konumuna düşürüyor. Şöyle de diyebiliriz: Frank'in gözleri seyirciye veriliyor, yarattığı vahşeti tüm çıplaklığıyla görebiliyor ve onun sapkın zihnine girebiliyoruz.
Referanslar.
.
Frank'in seri katilliğe ve saplantılarına giden yolun Michael Myers gibi çocukluk travmasıyla bağlantılı oluşu atlanmamalı. Orijinal Maniac'ın 1978 yapımı ilk Halloween'dan etkilendiğini ve dolayısıyla 2012 model Maniac'ın da bu etkileşimden nasibini aldığını söylemek lazım. Zaten Halloween'ın 80'li yıllarda hakim olan slasher korku filmlerinin tümünü etkilediğini ve sadece 2 yıl sonra çıkagelen Maniac'ın, Halloween'ın ticari ve eleştirel başarısını örnek alarak üretildiğini belirtelim. Bakış açısının kullanılmasıyla katilin yüzünü çok az görüyoruz. Böylece bu teknik, Maniac'da başka bir işlev daha kazanıyor. Michael Myers'in, Leatherface'in ve Jason'ın maskesi, filmdeki kurbanlar için olmasa bile biz seyirciler için benzer bir etki yaratıyor.
Manyaklığın altında basit ve öngörülebilir nedenler yatıyor
Frank'i diğer psikopat seri katillerden ayrın net bir çizgi olmadığı gibi dışavurduğu, dizginleyemediği vahşetin temelinde çocukluğu yatıyor. Peki, ne yapıyor bu adam? Frank, genç, güzel ve alımlı kadınlardan seçtiği kurbanlarının saçlarıyla birlikte kafa derilerini yüzüyor. Ve aynı zamanda yaşadığı yer olan cansız manken dükkanında yüzdüğü kafa derilerini, mankenlerin kafasına zımbalamak suretiyle kurbanlarını yaşatma eğilimi daha doğrusu yaşatma düşüncesi var. Kadınlara cinsel bir istek duymaması da bir hayat kadını olan annesinin tüm kötü alışkanlıklarına daha bir çocukken tanık olmasında yatıyor. -Spoiler- Frank'i bu yola iten belli ki bu şekilde annesinden intikam alabileceğini düşünmesi. Keza, kurbanlarından görece yaşlı olanını öldürürken bunu net biçimde anlıyoruz. -Spoiler sonu-
Şok edici açılıştan unutulmaz finale..
Frank'in kurbanı tespit et, takip et, adresini öğren ve vakti geldiğinde öldür biçiminde işleyen yöntemiyle açılışta tanışıyoruz. Filmin sertliğini, kan oranını ve bunların ne kadarını gösterebileceğini daha ne olduğunu anlamadan açılışta öğreniyoruz. Ve kendimizi sonrasında göreceklerimize hazırlıyoruz. İlk kurbanın katledilişiyle birlikte devreye giren müziğin de desteğiyle filmin adının bir anda ekranda belirmesi, insanın kanını donduruyor. Çarpıcı bir giriş. Seri katil ve kurbanları arasında gidip gelen basit bir örgüye sahip olan Maniac, bir yeniden yapımın nasıl ele alınması gerektiği konusunda ders verir cinsten bir çalışma. Senaryonun yetenekli ellerde, yeni bir biçimle modernize edilmesi önemli bir husus. Korkutmaktan çok eksilmeyen bir merak duygusu ve gerilimle süren Maniac, bakmakta zorlanacağınız sahnelerle bezeli bir korku filmi. Finalde George A. Romero'nun zombi üçlemesine yapılan saygı duruşu da unutulacak gibi değil.
Son söz: Fransa-ABD ortak yapımı olan Maniac, iki ülkeye ait son dönem korku örneklerinin bir melezi gibi duruyor. IMDB puanının 6.2 olması, Haute Tension gibi genel kitleye hitap etmemesinden kaynaklanıyor. 9/10
Manyaklığın altında basit ve öngörülebilir nedenler yatıyor
Frank'i diğer psikopat seri katillerden ayrın net bir çizgi olmadığı gibi dışavurduğu, dizginleyemediği vahşetin temelinde çocukluğu yatıyor. Peki, ne yapıyor bu adam? Frank, genç, güzel ve alımlı kadınlardan seçtiği kurbanlarının saçlarıyla birlikte kafa derilerini yüzüyor. Ve aynı zamanda yaşadığı yer olan cansız manken dükkanında yüzdüğü kafa derilerini, mankenlerin kafasına zımbalamak suretiyle kurbanlarını yaşatma eğilimi daha doğrusu yaşatma düşüncesi var. Kadınlara cinsel bir istek duymaması da bir hayat kadını olan annesinin tüm kötü alışkanlıklarına daha bir çocukken tanık olmasında yatıyor. -Spoiler- Frank'i bu yola iten belli ki bu şekilde annesinden intikam alabileceğini düşünmesi. Keza, kurbanlarından görece yaşlı olanını öldürürken bunu net biçimde anlıyoruz. -Spoiler sonu-
Şok edici açılıştan unutulmaz finale..
Frank'in kurbanı tespit et, takip et, adresini öğren ve vakti geldiğinde öldür biçiminde işleyen yöntemiyle açılışta tanışıyoruz. Filmin sertliğini, kan oranını ve bunların ne kadarını gösterebileceğini daha ne olduğunu anlamadan açılışta öğreniyoruz. Ve kendimizi sonrasında göreceklerimize hazırlıyoruz. İlk kurbanın katledilişiyle birlikte devreye giren müziğin de desteğiyle filmin adının bir anda ekranda belirmesi, insanın kanını donduruyor. Çarpıcı bir giriş. Seri katil ve kurbanları arasında gidip gelen basit bir örgüye sahip olan Maniac, bir yeniden yapımın nasıl ele alınması gerektiği konusunda ders verir cinsten bir çalışma. Senaryonun yetenekli ellerde, yeni bir biçimle modernize edilmesi önemli bir husus. Korkutmaktan çok eksilmeyen bir merak duygusu ve gerilimle süren Maniac, bakmakta zorlanacağınız sahnelerle bezeli bir korku filmi. Finalde George A. Romero'nun zombi üçlemesine yapılan saygı duruşu da unutulacak gibi değil.
Son söz: Fransa-ABD ortak yapımı olan Maniac, iki ülkeye ait son dönem korku örneklerinin bir melezi gibi duruyor. IMDB puanının 6.2 olması, Haute Tension gibi genel kitleye hitap etmemesinden kaynaklanıyor. 9/10