26 Ekim 2013

Sen Aydınlatırsın Geceyi


2013 Filmekimi’nin benim için süprizlerinden biri olan Sen Aydınlatırsın Geceyi, Onur Ünlü’nün farklı bir mizah ve fantezi birlikteliği olarak tanımlanabilecek bir film. Niye sürprizdi diye sorarsanız? Çünkü Yönetmen Onur Ünlü filmini vizyona sokmayarak beni şaşırtmış ve sadece kendisinin seçtiği sinemalara ya da festivallere vereceğini açıklamıştı. İstanbul kazan ben kepçe filmin peşindeydim desem abartmış olmam. Özellikle her gördüğüm sinema salonuna bakıyordum tabii ki bu sinemalar Beyoğlu’ndaydı. Onur Ünlü’yü Polis’ten beri takip eden bir hayranı olarak bu filmini sonunda izlemek beni aşırı mutlu etti. Sen Aydınlatırsın Geceyi, iyi film gelmiş izleyelim algısını yaratıyor.


Burç Karabulut Yazdı

İlginç bir tür birlikteliği

Neyse filme gelecek olursak; tür sineması için ilginç bir melezden oluşan bu film, yer yer popüler kalıpları da kullanarak kendine özgü bir sinema dili çıkarmayı da başarıyor. Süper kahraman ya da tanrısal karakterlerle Hollywood cephesinde hayat bulan bu tür, Türkiye’de güncel hayata yansıtılmış. Kültür emperyalizmine yenik düştüğümüz şu günlerde bu filmi adeta o yüzden deli gibi izledik. Kosmos’da da healer yani şifacıyla karşımıza çıkan bu popüler kültür ithalatı ya da dezenformasyonu anlaşılan 90’larda başlattığı savaşı kazandı.


Bel üstü absürtlük

Kısaca filmden bahsedecek olursak; filmin geçtiği yer olan Aksihar, Manisa’da Cemal isimli bir berberin hayatının anlamsızlığına bir çare ararken Yasemin adlı bir kıza denk gelmesi ve onunla evlenip hayatına bir amaç katmak isteyen Cemal’in öyküsü üzerine kurgulu. Umutsuz bir vaka olan Cemal, niye yaşadığından habersiz bir şekilde dolaşırken kendini sorgulamaktan geri kalmaz. Bunu mizahi hatta absürde varan bir dille yapar. Akhisar’da ayrıca bir sürü tanrısal güçlerle donatılmış insanlar da vardır. Onlar da bu güçleri hayatlarında sanki sırmış gibi saklamaktadırlar. Burada bel üstü absürtlük diz boyudur ve güldürür. Bir örnek verecek olursam, mesela Cemal bir anda tüm ilaç kutusunu içer ve ölmez. Hatta rahatlamışçasına kuş gibi de uçar. Ölüler dirilir. Silah kullanmadan parmaklarla ateş edilir. Elleri birbirine çarparak zaman durdurulur. Lamekan ve zamansız bir Akhisar’dan bahsedilir. Bu kahramanlar maalesef hayatlarında zavallı kalmışlardır. Geçen senelerde izlediğim Misfits diye bir diziyle de bağdaşır. O dizide de bir takım süper güçlere sahip ama o güçleri kendilerini bile kurtaramayan işçilerin absürtlükle kurulu hayatları anlatılır. Öyle ki o güçler onların başını bile belaya sokuyordu adeta lanetti.


Snyder’e ve Tarsem’e yaklaşan bir grafik tarz

Siyah beyaz çekimin filmdeki hikayenin atmosferine ve fanteziyle karışık absürtlüğe çok iyi bir arka fon oluşturduğunu söylemeliyim. Yer yer bu çekim, Zack Synder’ın filmlerinde de gördüğümüz grafik tarzı yansıtır. Tarsem’in filmlerine de sanki bir selam çakmış gibidir. Renkler olsa belki tamamen Tarsem’in sinemasına ve tarzına da yaklaşacak film, filmin sinesine girmiş. 

Filmi çok uzun tutmuyorum çünkü seyretmek için beklenmesi ideal filmlerden olduğunu düşünüyorum. Günümüzün Türk sinemasının takındığı sinema dilinden bariz bir şekilde sıyrılan Sen Aydınlatırsın Geceyi, mizah ve fantezi, dramı öyle bir şekilde birbirine bağlıyor ki filme gülmemek yerinde üzülmemek ve her sahnesine şaşırmamak için hazırlıklı olmak gerekiyor. Ki sinema izleyicisi için hazır olma gibi bir durum olmamalıdır. Yine de izleyici bu filme hazırlıklı geldi çünkü tv’de de başarılı bir işe imza atmış olan Onur Ünlü, kendi seyircisini de böylelikle yaratmış oldu. Ayrıca bir saatte oluşan kuyruk da cabası. Sıradaki yalnız tek erkek olmak var bir de. Seyirciyi tam tatmin etti mi bilemiyorum tabii sonuçta Leyla ile Mecnun’da absürt, sulu bir aşk varken burada tam tersi ve daha vurucu hatta ciddiyetinden sakınmayan bir film vardı. Sen Aydınlatırsın Geceyi dört dörtlük olmasa da oh be Türk filminde de hayat varmış. Hatta iyi film gelmiş izleyelim algısını seyirciye tekrar yaşatacaktır.