Basic Instinct (Temel İçgüdü)’in başarısı 90’lı yıllarda erotik gerilim filmlerinde gözle görülür bir artış sağladı. Poison Ivy, The Last Seduction, Color of Night bunlardan bazılarıydı. Yine bu dönem ürünlerinden biri olan Wild Things (Vahşi Şeyler) de adından söz ettirmesine karşın vasatı aşamayan bir yapımdı.
Wild Things, bir lisede danışman öğretmenlik yapan Sam Lombardo’nun iki kız öğrencisi, Suzie Toller ve Kelly Van Ryan tarafından, kendilerini taciz ettiği yönünde suçlamalara maruz kalmasıyla seyircisini sonu gelmez bir entrika yumağı içine çekiyor. Olayların nasıl gelişeceğini kestirmenin pek mümkün olmadığı film bir neo noir örneği. Ama bu türün klasik örneklerinden biri değil. Filmin en büyük sorunu seks, para ve intikam üçgeni etrafında dönen kirli oyunları laçkaya çevirdiği sürpriz düşüncesiyle anlatması. İlk yarısı olağan şekilde ilerleyen film ilk sürprizini patlattığında seyirciden olumlu bir geri dönüş alıyor ancak sürprizler devam ettikçe son ana dek "aslında böyleymiş", “yok artık!”gibi tepkilerle her an her şeyin mümkün olabileceği bir film izlediğimizin farkına varıyoruz.
İkinci sürpriz devreye sokulduğunda nasıl bir entrika içerisine çekildiğimizi düşünüyoruz ve daha sorgulayıcı bir biçimde izlemeye başlıyoruz filmimizi. Ama senarist Stephen Peters, benzerine pek rastlamadığımız bir ağ örmüş. Vurucu bir sürpriz son yerine bir sürü sürpriz yerleştirilen ve sürekli yön değiştiren Wild Things, beklenen etkiyi yakalayamıyor açıkçası. Sürprizli yapıya bel bağlandığı için de gerilim ayağının çok zayıf kaldığını belirtmek gerekiyor. Kimsenin kimseye güvenemeyeceği bir suç dünyası resmediliyor ama bunu seyircinin sürpriz son sevgisini istismar ederek yapması ters tepiyor diyebiliriz. Toparlarsak Wild Things; Kevin Bacon, Matt Dillon, Neve Campbell ve Denise Richards hatrına izlenebilir ama iyi bir seçim olmayacağını düşünüyorum.